NEVRUZ
Nevruz ve Şenol, anne, baba, dede ve ninesiyle birlikte bir köyde yaşıyorlardı.
Burası yuksek tepelerin arasına kurulmuş şirin bir koydu. Her yıl olduğu gibi bu
yıl da cok kar yağmıştı.
Karlı kış günleri çocuklar için kızak ve kartopu gibi eğlenceli oyunlara fırsat
veriyordu. Ama co.u kez so.uk, onların eve kapanmasına neden oluyordu. Böyle
anlarda küçük Nevruz, dışarıda doyasıya oynayacağı sıcak günleri hayal ediyordu.
Böyle günlerden birinde, dedesi küçük Nevruz'un düşüncelerini okumuşçasına
ona yaklaştı. O da torunu gibi dışarıda atıştırmaya başlayan karı seyretmeye
başladı. Küçük Nevruz aniden sordu. “Dede, ben ne zaman dışarıda oynayacağıma,
hayvanlarla ne zaman kırlara gideceğiz?“ Dedesi gülümseyerek “Nevruz yakın
kızım, bahar geliyor. Nevruz hepimiz için bir başlangıç olacak.“ dedi. Kucuk Nevruz,
adının geçtiği cümleye bir anlam verememişti. “Yani ben mi geliyorum? Ben zaten
buradayım?“ dedi. Dedesi küçük Nevruz'un bu haline katıla katıla güldü. Sonra
anlatmaya başladı.
Nevruz demek bahar demektir. Kışın bitişi, baharın gelmesi demektir. Baharla
birlikte her yer nevruz çiçekleriyle donanır ve güzel günler başlar.
Çok geçmeden Nevruz'un hayalini kurduğu sıcak günler başladı. Güneş önce
damlardaki karları eritti. Sonra ağaçlar çiçek açtı. İnekler ve koyunlar otlamaya
cıktı.
Bu arada evde tatlı bir telaş vardı. Nevruz, ninesinin sandıktan çıkardığı
elbiselere baktı. Kendisi için olduğunu anladığı elbiseyi ninesine göstererek heyecanla
sordu. “Bu benim mi?“. Ninesi “Evet“ diye cevap verdi. “Yarın Nevruz Bayramı.“
Küçük Nevruz daha önce dedesinin anlattıklarını hatırladı. Ninesi sözlerine devam
etti. “Her yıl 21 Mart günü Nevruz Bayramı olarak kutlanır. Sen de 21 Martta
doğduğun için adını Nevruz koymuştuk.“
Ninesi anlatmaya devam etti. “Yarın köyde bir şenlik yapılacak. Sen de bu
güzel elbiseyi giyeceksin. Yalnız sen de.il, hepimiz güzel giyineceğiz. Genç yaşlı
herkes için çok eğlenceli bir gün olacak.“
Daha sonra ocağın başına gittiler. Ninesi her günkünden daha fazla börek,
çörek ve kete yapmıştı. Merakını yenemedi, sordu. “Bu yiyecekler de mi Nevruz
Bayramı için?“ Ninesi cevapladı. “Evet, bu yiyecekleri yarın kırdaki şenlikte
komşularımızla paylaşacağız.“
Nevruzun bolluğu ve bereketi kendinden
önce geldi. Ev halkı bayrama hazırlanırken
Şenol’un çok sevdiği Sarı inek buzağıladı.
Sarıİ‹nek'in dişi bir buzağısı olmuştu. Buzağının
beyaz derisinin üzerinde büyük kahverengi
benekleri vardı. Benekler aynı çiçek gibi
duruyordu. Bu yüzden buza¤ıya Çiçekli adını
verdiler.
Ertesi gün bütün koy halkı şenlik icin ırmağın kıyısında toplandı. Yükselen Güneş,
sıcaklı.ını dağlara ve ovalara yayarken yemekler pişirildi, sofralar kuruldu.
Gün çocukların günüydü. Koyun bütün çocukları öbek öbek oynuyor, bir o
yana bir bu yana koşuyorlardı. Dallara kurulan salıncaklar çocukların neşesine
neşe katıyordu.
Sonra bayramların vazgeçilmez neşeleri olan davulcu Mahmut amca ile
zurnacı Ekrem dayı geldiler. Bütün koy halaya durdu. Davulun gümlemesi zurnanın
nağmelerine karıştı. Halayın türküsü Nevruzu anlatıyordu:
Nevruz berekettir, bolluktur.
Nevruz sevgidir, umuttur.
Nevruz barıştır, kardeşliktir.
Nevruz coşkudur, şenliktir.
Mahmut amcanın davulundan ve Ekrem dayının zurnasından cıkan ezgiler
türkülere karıştı. Baharın geldiği bu günde kırları büyük bir coşku kapladı. “Nevruz
birliktir.“ sesleri tüm doğaya yayıldı.
www.kulturcocuk.gov.tr
(Duzenlenmiştir.)
www.dersturkce.com
2024