PİNOKYO
Soğuk bir kış gecesiydi. Gökyüzündeki yıldızlar, karanlık geceyi aydınlatıyordu.
Soğuktan tir tir titreyen bir cırcır böceğinden başka bütün kasaba derin uykudaydı.
Cırcır böceğinin tek derdi, ısınabileceği bir ateş bulabilmekti. Birden ışık yanan
bir pencere gördü. Evin bacasından duman çıkıyordu. “Ateş olmayan yerden duman
çıkmaz.” dedi. Yerinde sıçradı. Hemen uçarak evin önüne geldi. Kapının altından
içeri girdi. Yanan şöminenin yanına sokularak ısınmaya çalıştı.
Bu ev, Marangoz Gepetto ustaya aitti. Çalışma tezgâhının üstünde uzun burunlu,
tahta bir kukla duruyordu.
Cırcır böceği:
— Ne güzel bir kukla bu, dedi kendi kendine.
Kuklanın kırmızı tüylü bir şapkası, sarı bir gömleği ve kırmızı bir pantolonu vardı.
O sırada merdivenlerden gelen bir ayak sesi duyunca hemen bir kenara gizlendi.
Gelen, Gepetto ustaydı. Bu adamın yüzü, bir iyilik meleğindeki kadar sevimliydi.
Gür saçları ve sakalı bembeyazdı. Yanında siyah bir kedi vardı.
Gepetto usta, kediye:
— Haydi Figaro! Kuklamız neredeyse hazır. Çok az bir işim kaldı. Kuklayı bitirince
yatabiliriz, diyerek çalışma tezgâhına gitti. Kedi de peşindeydi.
— Görüyor musun, dedi Gepetto usta kediye. Ne kadar da gerçek görünüyor.
Her zaman yaşlılığımda bana destek olacak bir çocuğum olmasını isterdim. Ama
gördüğün gibi evde sen ve benden başka kimse yok.
Usta, boya paletini eline aldı ve kuklanın gözlerini boyamaya başladı. Kirpik ve
kaşlarını çizdi. Bu iş de bittikten sonra sıra, bu tahta kuklaya bir ad bulmaya gelmişti.
Uzun süre düşündü ve sonunda ona “Pinokyo” demeye karar verdi.
Cırcır böceği, olanları saklandığı bir tahta parçasının ardından izliyordu. İçinden:
— Zavallı yaşlı usta. Umarım hayallerin gerçek olur, dedi.
O sırada saat gece yarısını vurdu. Gepetto usta, çok sevdiği kuklayı yerine koyarak
kedisine seslendi:
— Haydi bakalım Figaro, yatma zamanı geldi.
Sonra kuklaya son kez baktı:
— İyi geceler Pinokyo. Ne olurdu gerçek olsaydın. Seninle sevinip mutlu olsaydım.
Gepetto usta ve kedisi uzaklaşırken cırcır böceği saklandığı yerden çıktı. Uyuyabileceğini
düşünüyordu. Ama birdenbire odanın içi gündüz gibi aydınlanıverdi.
Cırcır böceği, hemen tekrar saklandı. O da ne!
Masmavi ışığın içinde uzun, masmavi elbisesiyle bir peri duruyordu. Saçları
sapsarıydı. Elinde tuttuğu sihirli değneğini kuklaya doğru tutarak:
— Bu gece iyi kalpli Gepetto’nun sesini duydum. Yaşamı boyunca iyilik yapan
bu insanın dileğini yerine getireceğim, diyerek değneğini Pinokyo’ya hafi fçe değdirdi
ve sonra ona şunları söyledi:
— Uyan Pinokyo! İyi biri ol ve Gepetto’yu mutlu et. O zaman gerçek bir çocuk
olacaksın.
Odanın içi yine masmavi bir ışıkla doldu ve Pinokyo ansızın canlanıverdi. Gözlerini
çevirdi, başını oynattı. Kollarını ve bacaklarını kımıldattı. İlk kez konuştu:
— Hareket edebiliyorum, hatta konuşabiliyorum!
Peri, Pinokyo’ya şöyle dedi:
— Beni iyi dinle Pinokyo. Gepetto, senin baban. Onu mutlu et. Bunu sakın unutma
ve her zaman iyi bir çocuk ol. Hiçbir zaman yalan söyleme. Babanın gurur duyacağı
bir çocuk ol.
Pinokyo:
— Bu, hiç de kolay bir şey değil, dedi. Üzülmüştü.
Peri de bunun zor olduğunu biliyordu:
— Dünyada karşına birçok şey çıkacak. İyiyi ve kötüyü sen seçeceksin.
Artık içi rahat olan peri, yine mavi ışığın içinde kayboldu.
Carlo COLLODI (Karlo KOLLODİ)
Pinokyo
hzl.: Firuzan Gürbüz
(Düzenleme yapılmıştır.)
www.dersturkce.com
2024