ÇİVİ
Bir gün karşılıklı söyleşirlerken oğul, babasına:
— Baba, ben iyi konuşmalar yapamıyorum. Sözlerimle çevremdeki insanları
çok fazla kırıyorum. Bu konuda bana neler söyleyebilirsin?
Baba, biraz düşündükten sonra oğluna:
— Oğul! Bir torba çivi al. Şu boş tahtaya, her kırdığın insan için bir çivi çak.
Oğul, günün birinde tahtanın tümü çivi çakılmış olarak babasının karşısına dikilir.
Ona şunları söyler:
— İşte, çaktım baba. Ama bu kırdığım insanlar için acı çekiyorum. Ne kadar çok
insan kırmışım. Peki, kırmama konusunda bir önerin var mı?
Baba, oğluna yeni bir öneri getirir:
— Şimdi de her kalbini kırmadığın, kırmamaya çalıştığın kişi için tahtadan bir
çivi sök.
Oğul, aradan bir süre geçtikten sonra sevinçle, elindeki boş tahtayla babasının
karşısına dikilir. Baba, çivileri sökülmüş, ama izleri olan tahtayı eline alır:
— Aferin oğul! Büyük bir iş başarmışsın, ama çivi izlerini sanırım hiçbir güç yok
etmeye yetmemiş. İşte, insan kalbi de tıpkı bu tahta gibidir. Çivileri sökülse bile izleri
kalır.
Saçını kısaca kestirmiş bir arkadaşımıza, “Aman ne gerek vardı saç kestirmeye!
Şimdi bu da nereden çıktı? Hiç yakışmamış sana!” diyebiliriz. İşte o zaman karşımızdakinin
hevesini kırmış, yani tahtaya bir çivi çakmış oluruz. Oysa, böyle bir
söyleşi yerine şöyle desek daha doğru olmaz mı?
— Ben de zaman zaman saçımı senin gibi kestiririm. Acaba eski hâli daha mı
güzeldi?
İşte, böylesi bir söyleşiyle arkadaşımızı daha az yıpratır, tahtaya hiç çivi çakmamış
oluruz.
Gündelik hayatımızda kime ne söylediğimize dikkat edelim. Kırıcı sözlerin, kalpleri
delip geçtiğini unutmayalım. Hayatı, küçük şeyler anlamlı kılar. Sokakta karşılaştığımız
bir arkadaşımıza selam verelim. Ona güler yüzle “Günaydın!” diyelim. Hâl
hatır soralım. Kırıcı sözlerden uzak duralım. Tatlı dilin, yılanı deliğinden çıkardığını
unutmayalım. Elimizdeki tahtaya hiç çivi çakmayalım.
Fatma Nevsun DUMAN
(Bir dergiden düzenleme yapılarak alınmıştır.)
www.dersturkce.com
2024