ATATÜRK VE BASIN
1922
Bir toplumun müsterek ve umumî hisleri ve fikirleri vardir. Toplumlarin kiymetleri, medenilesme seviyeleri, arzu ve egilimleri ancak bu umumî his ve fikirlerin belirme ve görünme derecesiyle anlasilir. Bir toplumu sevk ve idare eden insanlar için, toplumun talihi üzerinde hüküm vermek mevkiinde bulunan dostlar ve düsmanlar için ölçü, bu toplulugun kamuoyundan anlasilan kabiliyet ve kiymettir. Bundan ötürü milletler, kamuoyunu dünyaya tanitmak mecburiyetindedir. Bütün dünya kamuoyu hakkinda bilgi sahibi olma ise, yasam gereklerinin düzenlenmesi için süphesiz lâzimdir. Bu hususta mevcut vasitalarin birincisi ve en mühimi basindir. Basin, milletin umumî sesidir. Bir milleti aydinlatma ve uyarmada, bir millete muhtaç oldugu fikrî gidayi vermekte, özet olarak bir milletin mutluluk hedefi olan müsterek istikamette yürümesini teminde, basin basli basina bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.
1930 (M.K. Atatürk?ün El Yazilari, s. 60; 482-483)
Basin, kötüye kullanmalara mâni olur ve hükûmet vasitalarini, vazifelerini dogru yapmaya mecbur eder. Yayin, en etkili kontrol vasitalarindandir. Bu noktada, tenkidin kolay ve fakat yapmanin güç oldugu gerçegi, unutulmamak lâzimdir. Onun için, umumun iyiligi fikri her türlü tenkitlere ve münakasalara daima hâkim ve esas tutulmalidir. Gerekli görülen fikirler, umumun iyiligi için ortaya atilmalidir. Bu fikir hareket noktasi olunca, tenkit ve münakasa devletin de iyiligi için yapilmis ve vatandaslarin toplumsal ve siyasî egitimlerini yükseltmeye hizmet etmis olur.
Cumhuriyet gazetesi, 31. 10. 1930
Basin, hükümetlerin siyaseti üzerinde genis ölçüde tesir yapan büyük bir kuvvettir.
1924
Türkiye basini, milletin gerçek ses ve iradesinin belirme yeri olan Cumhuriyet?in etrafinda çelikten bir kale meydana getirecektir. Bir fikir kalesi, düsünüs kalesi! Basinla ilgili kisilerden bunu istemek, Cumhuriyet?in hakkidir. Bugün, milletin samimî olarak birlik ve dayanisma içinde bulunmasi zarurîdir. Umumun kurtulusu ve saadeti bundadir. Mücadele bitmemistir. Bu gerçegi milletin kulagina, milletin vicdanina geregi gibi eristirmede basinin vazifesi çok ve çok mühimdir.
1924 (Florinali Nazim?in yazisina verdigi cevaptan)
Cumhuriyet?in saglamlastirilmasi ve yükseltilmesi hususunda kalem ve fikir sahiplerinin yapacagi hizmet, süphesiz pek genis ve etkili olur. Bu yoldaki çalismalarin daima begeni ve takdir ile karsilanacagi da süphesizdir.
1925
Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve ahlâkiyla donanmis basinini, yine ancak Cumhuriyet?in kendisi yetistirir.
1930 (M.K. Atatürk?ün El Yazilari, s. 62; 492)
Basinin, umumî hayatta ve Cumhuriyet?in ilerleme ve gelismesinde sahip oldugu vazifeler yüksektir.
1924
Basinin tam ve genis hürriyeti iyi kullanmasinin, ne derecede nazik bir vaziyet oldugunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanunî kayitlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasî görüslerine oldugu kadar, vatandaslarin hukukuna ve memleketin, her türlü hususî görüslerin üstünde olan yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevî zorunlulugu, asil bu mecburiyettir ki umumî düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanilma ve kusur olsa bile, bu kusuru düzeltecek etken ve vasita, asla mazide zannolundugu gibi, basin hürriyetini kisitlayan baglar degildir; aksine, basin hürriyetinden dogan mahzurlarin giderilme vasitasi, yine basin hürriyetidir.
1923 (Gazi ve Inkilâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 4. 12. 1929)
Gazetelerden korkmamak icap eder. Gazetelere gelince: Onlar, mevcut kanunlar dairesinde hürdür. Kanunun haricine çikarlarsa kanunî sorumluluga maruz kalirlar. Basin da, kanun dairesinde hürriyetinin sakli olduguna emin olunca su veya bu zatin veya memurun bir gazeteyi mahkemeye vermesinden korkmamali. Ilmî ve toplumsal tenkitler için kimsenin bir sey demeye hakki yoktur. Sahsî tenkitler de hakli noktalara yöneltilmis olmali.
1923
Basin, hiçbir sebeple baski ve nüfuza tâbi tutulamaz.
1929 (Ayin Tarihi, Cilt: 20, Sayi: 65, 1929)
Gazeteciler, gördüklerini, düsündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalidirlar.
1923
Gazeteler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere sahit ve vakif olduklari takdirde gerekli yayinda bulunmalidirlar.
1925
Basin hürriyetinin mahzurlarinin giderilmesinin yine basin hürriyetiyle mümkün olduguna dair bu Büyük Meclis?in yol gösterme ve düzenleme sahasinda güzel karsilanan esaslar, eger cumhuriyetin ruhu olan faziletten mahrum kendini bilmezlere, basinin sinesinde haydutluk firsatini verirse, eger halki aldatan ve dogru yoldan çikaranlarin fikriyat sahasindaki ugursuz tesirleri, tarlasinda çalisan suçsuz vatandaslarin kanlarini akitmasina, yuvalarinin dagilmasina sebep olursa ve eger en nihayet haydutlugun en kötüsünü göze alan bu gibi kimseler, kanunlarin özel müsaadelerinden istifade imkânini bulurlarsa Büyük Millet Meclisi?nin egitici ve ezici kudretinin müdahale ve uyarmasi elbette gerekli olur.
1924
Özel maksatla yayin yapan bazi gazetelerin, halkin ekseriyeti üzerinde yaptigi tesir, her memlekette oldugu gibi o gazetelerin lehinde degildir.
1930 (M.K. Atatürk?ün El Yazilari, s. 61-62; 488-492)
Asagi insanlarin para ile yaptirdiklari basin mücadeleleri vardir. En adî yalanlari yaymada basinin kullanildigi görülmüstür. Basin ve fikir hürriyetinin maruz kaldigi baska tehlikeler de vardir.
Basinin ve hatta fikir cemiyetlerinin, millî hükûmetin tesirinden kurtularak, siyasî ve iktisadî gizli maksatlara âlet olmasindan korkulur.
Basinin para ile satin alinabilmesi, milletlerarasi yüksek para âleminin basin üzerinde gizli tesiri veyahut sadece ecnebi devletlerin örtülü ödeneklerinin tesiri, iste bunlarin kamuoyunu aldatma ve yaniltmasindan gerçekten korkulur.
Fakat, hürriyetten çikacak bu fenaliklar, asla çaresiz degildir. Evvelâ, basin hürriyetine yasal bir sinir çizilir. Ikinci olarak, gazeteler, hususî bir teskilât yaparak, bununla kendi üzerlerinde ahlâkî bir tesir icra ederler. Ilk zamanlarda bir kazanç isinden baska bir sey olmayan gazetecilik, toplumsal bir kurum haline gelebilir.
Bundan baska, halkin fikrî ve siyasî egitimi de bir teminattir. Halk, birçok gazeteleri okumaya ve onlari birbirleriyle kontrol etmeye ve gazetecilik yalanlarina inanmamaya alisirlar.
Bütün bunlarin üstünde, her seyin açik olmasi sayesinde, iyi niyetin gelisecegini ve hayatî meseleler üzerinde iyi niyet sahibi insanlarin daima ekseriyeti teskil edeceklerini kabul etmek uygun olur. Çünkü, her zaman dünyanin yarisini ve bir zaman dünyanin hepsini aldatmak mümkündür. Fakat, bütün dünyayi her zaman aldatmak mümkün degildir.
Tecrübe göstermistir ki, her seyi söylemekten insanlari menetmek, asla mümkün degildir. Fakat, millî terbiye ve büyük manevî kuvvetlere karsi hükûmetin münasip hareket tarzi sayesinde, isyankâr fikirlerin yayilmasina müsaade etmeyecek toplumsal bir ortam yaratmak mümkündür.
Fakat herhalde, her seyin söylenmesine müsaade etmek ve bunun karsisinda söyleyenlerin fiile geçmesini bekleyerek tedbir almakla yetinmek de mânasizdir. Bütün halkin fiile geçtigi gün, onlari durduracak kuvvet yoktur. Tibbî bir hifzissihha oldugu gibi, toplumsal bir hifzissihha da vardir. Her ikisi ayni ilkeye dayanir.
Maddî mikroplari yok etmek mümkün olmadigi gibi manevî mikroplari da yok etmek mümkün degildir. Fakat, sahsin vücudunda maddî bir saglamlik yaratmak mümkün oldugu gibi, toplumsal bünyede de manevî bir saglamlik yaratmak ve bu suretle bir karsi koyma zemini hazirlamak mümkündür.
Bilerek veya bilmeyerek yabanci kaynaklarin ilhamina kapilanlar vardir. Bunlar fikirleriyle, sözleriyle toplumsal bütünlügümüzü zaafa düsürebilecek faaliyette bulunuyorlar. Vatandaslar, bu gibileri tanimali ve onlarin sözlerindeki gerçek mânayi bulmaya çalismalidirlar.
www.dersturkce.com
2024