Atatürk’ün Türk Milletinin Gelenek ve Göreneklerine Verdiği Önem
Atatürk’ün Türk Folkloruna ve Milli Kültürümüze Verdiği Önem
Atatürk’ün Türk Folkloruna ve Milli Kültürümüze Verdiği Önem
Türk Cumhuriyetinin kurucu kimliği ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin ayakta kalabilmesi için, hemen her konuda olduğu gibi Türk folkloru konusunda da hassasiyeti elden bırakmamış, yeri geldikçe bu konudaki düşüncelerini dile getirmiştir. Folklor, diğer bir ifadeyle halk bilimi; halkın gelenek ve göreneğine bağlı maddi ve manevi kültürünün tamamıdır ya da halk hayatının veya kültürünün ilmidir. Bu anlamda folkloru “millî kültür” olarak da niteleyebiliriz. Bir milleti temsil eden bireyler, kültürel değerlerine sahip çıktığı, birlik ve beraberliklerini korudukları sürece ayakta durabilirler. Birlik ve beraberliğin korunması da; geçmişi bilmek, öğrenmek, ortak dile, dine ve bayrağa sahip çıkmakla; örf, âdet, gelenek ve göreneklere sıkı sıkıya bağlı kalmakla ve bunları yaşamak ve yaşatmakla mümkündür.
Bu sayılanların hepsi birleştiğinde, bir milletin ortak kültür yapısı meydana gelmiş olur ki bu da millî kültürün tam kendisidir. Milli kültürlerine sahiplenmeyen milletler, zamanla yok olup gider veya rahatlıkla başka milletlerin kültürel açıdan etkisi altına girebilirler. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” diyen M. Kemal Atatürk, birçok söylevinde ve verdiği demeçlerde dikkatleri daimi surette bu konuya çekmiştir.
Zira 1923 yılında Konya’da yaptığı konuşmada, “aydın kitle” ile “halk” arasında bir mukayese yaparken millî değerlerinin farkında olmayan aydınları şiddetle eleştirir; “... Aydınlarımız içinde çok iyi düşünenler vardır. Fakat genel olarak şu hatamız vardır ki; inceleme ve araştırmamıza zemin olarak çoğu kez kendi yurdumuzu, kendi tarihimizi, kendi geleneklerimizi, kendi özelliklerimizi ve ihtiyaçlarımızı almayız. Aydınlarımız belki bütün cihanı tanır, fakat kendimizi bilmeyiz… Ulusumuzun tarihini, ruhunu, geleneklerini gerçek, sağlam, dürüst bir görüşle görmeliyiz.” (Evliyaoğlu - Baykurt 1988: 10)
Yunus’un:
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin, yâ nice okumaktır”
dediği gibi, insanın öncelikle kendini, kendi kültürünü bilmesi gerektiği gerçeği Atatürk tarafından bu şekilde ifade edilir. O, bir başka konuşmasında ise şöyle demektedir; “Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, önce bizim kendi benliğimize bu saygıyı, duygu, düşünce ve uygulamada (fiilen), bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim. Bilelim k; millî benliğini bulmayan milletler başka milletlerin ganimeti (şikârı) olur.”
Ulu Önder Atatürk yine bir sözünde yukarıda anlatılanlara ilişkin olarak şunları söylemektedir: “Efendiler, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri eğitimin hududu ne olursa olsun, en evvel ve her şeyden evvel Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, ulusal geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gerektiği öğretilmelidir.”
Atatürk’ün, bu düşünceleri sadece sözde kalmamış, aynı zamanda tam anlamıyla özüne de yansımış bazen yaşayarak bazen konuşarak bazen de ilgilileri teşvik etmek suretiyle folklorun çeşitli konuları ile de yakından ilgilenmiştir.
Kaynak: MEB İlköğretim Okulları 6. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Öğretmen Kılavuzu, 2011.
2----
Büyük Önder Atatürk’e göre “Millet, aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur”. Demek ki, “milli kültür”, bir devleti ayakta tutan unsurların en önemlisidir. Çünkü, milli kültür oluştuğunda ortaya millet çıkar. Millet ise mutlaka bir devlet oluşturur.
Dünya tarihine baktığımızda, milli kültüre sahip olmanın önemi daha iyi anlaşılır. Tarihe gözatıldığında, milli kültüre sahip halkların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korudukları görülecektir. İkinci Dünya Savaşı’ndan enkaz halinde çıkmalarına rağmen kısa sürede önemli birer güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örneğidir.
Aynı şekilde, İstiklal Savaşı’nda Türklere yeni zaferler kazandıran, Türk Milletinin Atatürk milliyetçiliği ile tamamlanan milli kültürünün sağlamlığıdır.
Milli kültür, milli ve manevi değerlerin öğretildiği eğitim kurumlarında oluşmaya başlar. Eğitim kurumlarında, milli ve manevi değerleri öğrenen gençler ise bu değerlere sahip çıktıkları ölçüde devleti, milli birliği ve beraberliği güçlendirirler.
Atatürk’ün sözleri, ortak bir kültür oluşturan eğitimin milli birlik ve beraberlik açısından önemini açıkça ortaya koyar:
“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırları ne olursa olsun, ilk önce ve herşeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada uluslararası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur. Çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz. Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır. Çocuklarımıza vereceğimiz öğrenim sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunları öğreteceğiz: Milletine, Türkiye Devleti’ne, TBMM’ne düşman olanlarlarla mücadele; bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan millet için yaşama hakkı yoktur.” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, 1952, Türk İnkılap Tarihi Enstitü Yayınları)
Atatürk, bu sözlerle, alınan eğitimin, mahiyeti her ne olursa olsun, milli değerleri yücelten ve her zaman korunması gerekli unsurlar olarak ön planda tutan bir üsluba sahip olması gerektiğini vurgular. Çünkü, bir devletin sağlam temellere oturması için öncellikle milli birlik ve beraberliğini koruması gerekir. Bir devlet ne kadar gelişmiş olursa olsun, ne kadar güçlü olursa olsun eğer ortak bir kültüre sahip değilse parça parça demektir. Böyle bir devlet ise tüm gücünü kaybeder.
Milleti oluşturan unsurların en temel noktasında bireyler karşımıza çıkmaktadır. Bireylere milli beraberliğin ne olduğunu öğretmek ve milli şuuru kazandırmak ise ancak eğitimle gerçekleşebilir. Bireylere milleti için çalışmanın önemi öğretilmediği takdirde milli eğitim amacına ulaşmamış olur. Birey devletine ve dolayısıyla milletine faydasız bir insan haline gelir. Atatürk’ün vurguladığı gibi eğitimin mahiyeti ve düzeni her ne olursa olsun, gençler milli şuurun aşılayıcısı olan milli kültürümüzü öğrenecek şekilde eğitilmelidir. Ayrıca, milli kültürün temellerini Büyük Önder Atatürk’ün “İlke ve İnkılapları”nın oluşturduğu gençlere anlatılmalıdır.
Eğitim insanlara milli şuurdan başka daha birçok şey kazandırır. İnsanın hayata bakışını, prensiplerini, sanat anlayışını, ideallerini, yaşam şeklini belirler. İnsanların aileleri, dini, ülkesi, cinsiyeti, yaşam seviyesinin standartları her ne olursa olsun verilen iyi bir eğitimle aradaki tüm farklar bir anda kalkabilir. Böylece insanlar aynı ortak amaçta birleşmiş olurlar. Milli şuur da buna eklendiğinde bireyler tamamen kaliteli, yüksek ahlaklı, devletine bağlı ve faydalı bir hale gelirler. Bir birey için devletine bağlı ve faydalı olmak, kendisinin ve gelecek nesillerin en iyi yaşam standartlarına ulaşmasına katkıda bulunmak demektir. Sonuç olarak, eğitimin amacı, Atatürk ilke ve inkılaplarını kendilerine ilke edinmiş, devletini ve milletini tüm değerlerin üzerinde tutan gençler yetiştirmek olmalıdır.
alıntı...
www.dersturkce.com
2024