Eski Türkçeden sonraki devre gelince, bu devirde Türkçe karşımıza birden fazla yazı dili ile çıkmaktadır. Eski Türkçe'nin sonlarında Orta Asya'daki Türklük âleminin parçalanarak büyük kütleler hâlinde Hazar Denizinin güney ve kuzeyinden kuzeye ve batıya yayılması, yeni kültür merkezlerinin meydana gelmesi, İslâm kültürünün Türkler arasına gittikçe kuvvetli bir şekilde yerleşmesi, yeni mefhumlarla birlikte yeni bir yazının kabulü gibi çeşitli dış sebeplerle beraber Türkçe'nin içinde bir müddetten beri kendisini hissettiren tabiî gelişmeler neticesinde ortaya çıkan büyük değişiklikler yazı dili birliğini parçalayarak Eski Türkçe'nin ömrünü tamamlamış ve ayrılan Türklük kollarının yeni kültür merkezleri etrafında kendi şivelerine dayanan yazı dilleri meydana getirmeleri birden fazla yeni yazı dilinin doğmasına ve gelişmeğe başlamasına sebep olmuştur. Böylece 12-13. asırdan sonra biri Kuzey-doğu Türkçe'si, diğeri Batı Türkçe'si olmak üzere iki Türk yazı dili meydana geldiğini görmekteyiz.
Batı Türkçesi'ne gelince, bu yazı dili 12. asrın ikinci yarısı ile 13. asrın ilk yarısında teşekküle başladığı anlaşılan, 13. asrın ikinci yarısından itibaren de metinlerini günümüze kadar aralıksız bir şekilde takip ettiğimiz yazı dilidir. Selçuklulardan başlayarak bugüne kadar gelen ve devam etmekte olan bu yazı dili, Türklüğün en büyük ve en verimli yazı dili durumundadır. Batı Türkçesinin esasını Oğuz şivesi teşkil eder. Onun için bu yazı diline Oğuz Türkçe'si de denilebilir. Oğuz şivesi Hazar Denizinden Balkanlara kadar uzanan sahaya yayılmış bulunan Türkçe'dir. Bu saha ise batı Türklerinin yaşadığı sahadır. Onun için Oğuz yazı diline, Oğuz Türkçe'sine umumî olarak Batı Türkçe'si adını vermekteyiz. Türkolojide Batı Türkçe'si için bazen Cenup Türkçe'si veya Cenup Şivesi adı da kullanılmaktadır. Fakat bu Şimal Türkçe'sine göre verilen bir addır ve şüphesiz Batı Türkçe'si kadar uygun değildir.
Batı Türkçe'si: 13. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. Batı Türkçe'si iç ve dış gelişme ve değişiklikle bakımından üç evreye ayrılır.
1. Eski Anadolu Türkçe'si
2. Osmanlıca
3. Türkiye Türkçe'si
1. Eski Anadolu Türkçe'si
13., 14. ve 15. yüzyıllardaki Türkçe'dir. Bu devreye Batı Türkçe'sinin kuruluş evresi olarak bakmak yerinde olur.
Bu devir Batı Türkçe'sinin en temiz devridir.
Bu devrin sonlarına doğru Türkçe'ye Arapça ve Farsça unsurlar girmeye başlamıştır bunun sonucunda da Osmanlıca denilen dil doğmuştur.
2. Osmanlıca
15. yüzyılın sonlarından 20.yüzyılın başlarına kadar devam etmiş olan yazı dilidir.
Dört yüz yıldan fazla kullanılan bu dil doğal olarak değişik devrelerden geçmiştir. Osmanlıca Arap harfleriyle yazılıp Türkçe okunan bir yazı dilidir.
Arap alfabesinin Türk dili bakımından en büyük kusuru ünlülerin azlığı, ikinci kusuru da çoğu harflerin bitişik yazılması zorunluluğudur.
Türkler Arap alfabesinin sakıncalarını çok geç fark ettiler. Türkçe, göçebe Türkmenlerinin konuştuğu kaba bir dil sayılıyordu.
Edebiyat dili olarak işlenmeye değer bulunmuyordu. Edebiyat da bilim de Arapça ve Farsça'yla yapılıyordu.
O dönemde bilim de, edebiyat da dinsel nitelik taşıdığı için bu çok doğal bir durumdu.
3. Türkiye Türkçe'si
Osmanlı Devleti'nde resmi dil Türkçe olduğu halde bu dil medreselerde okutulmazdı.
Medreselerde öğretilen dil Arapça'ydı.
1908'de Meşrutiyet'le birlikte medreselerde Türkçe eğitim başlamıştır.
Tanzimat ve 2. Meşrutiyet dönemlerinde dil üzerine büyük tartışmalar yapılmıştır.
Atatürk'ün 1928 yılında "Harf Devrimini" yapmasıyla Arap harflerinin yerini Latin harfleri almıştır.
www.dersturkce.com
2024