Cümle:
Bir duyguyu, düşünceyi, haberi tam olarak anlatan, bir ya da birden çok sözcükten oluşan anlatım birimidir. Her cümle yargı bildirir. Bu bakımdan cümle bir yargı birimidir. Yargı bir durum ya da eylemle ilgili bir değerlendirme sonucu varılan hükümdür. Bir cümleyi anlamak için;
· Cümlenin yüklemini tespit etmek, (fiil, isim soylu yüklem)
· Vurgulanan düşünceyi belirlemek
· Konu belirlemesi
· Kavramlar arasında anlam ilişkilendirilmesi
· Mecazlı kullanımları anlamlandırma
Cümlenin Konusunu Saptamak :
Ø Cümlelerin konusunu belirlerken ‘’Bu cümlede ne üzerinde durulmuştur?’’ sorusu yöneltilmelidir.
Ø Cümlede konu belirlenirken ‘’Aşağıdakilerin hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?” Ya da ‘’Hangileri aynı anlamdadır?” Biçimindeki sorulara dikkat etmeliyiz ; çünkü bunlar cümlenin konusunu ilgilendirir.
Örnekler:
“İnsan, bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için değil, onları belli biçimde söylemeyi seçtiği için ‘’yazar’’dır.”
“Bir yazarın neyi söylediğinden çok, nasıl söylediği önemlidir”
“Halk şairi, sözünü şiire dönüştürürken içinden geldiği gibi söyler”
Cümlenin Vurgusunu Belirtmek :
Ø Bir cümlede özellikle vurgulanan kavramlar yüklemin önünde yer alır. Devrik cümlelerde de en çok vurgulanan öğe, yüklemin hemen önündeki öğedir.
Örnek:
“En güzel yıllarım bu köyde geçti.’’
vurgu
UYARI:
Ø İsim cümlesinde vurgu yüklem üzerindedir.
‘’Ahmet, sınıfımızın gözdesidir.”
UYARI:
Ø ‘mi’ soru edatı bir cümlede hangi öğeden sonra gelirse, soru anlamı yalnızca o öğe ile ilgilidir.
‘’Yağmur mu yağıyor?’’ 2000-ÖSS (özneyi bulmaya yönelik)
Özne
A) Nesnel Anlatım (Nesnel-Genel-Objektif): Kişiden kişiye değişmeyen, herkes tarafından aynı şekilde düşünülen, kanıtlanabilen (ispat edilebilen), kişisel (şahsi) duygu ve beğenilerin katılmadığı anlatımlar “nesnel” dir.
Örnekler:
“Ankara, Türkiye’nin başkentidir.”
“Yazarın iki romanı vardır.”
B) Öznel Anlatım (Kişisel-Şahsî-Subjektif): Kişiden kişiye değişen, kanıtlanamayan, kişisel duygu ve beğenilerin katıldığı anlatımlar “öznel” dir.
Örnekler:
“İstanbul, Türkiye’nin en güzel kentidir.”
"Sinema, öteki sanat dallarına göre daha çok ilgi görüyor.”
C) Sebep (Neden)-Sonuç İlişkisi: Bir eylemi (fiili), bir durumu sebebiyle birlikte veren cümlelerde sebep-sonuç ilişkisi vardır.
Örnekler:
“Kitabı alamadığı için üzülmüş.” “Uyanamayınca derse geç
1. yargı 2. yargı 1. yargı 2. yargı
sebep (neden) sonuç sebep (neden) sonuç
kalmış.” “Çalıştı da başardı.”
1. yargı 2. yargı
sebep sonuç
D) Şart (Koşul) İlişkisi: Birden fazla yargılı cümlelerde, yargılardan biri ötekinin gerçekleşme şartı olabilir. Böyle cümlelerde yargılar arasında şart ilişkisi vardır.
Örnekler:
“Size ödev veririm; ancak yaparsanız.” “Soru çözmeden konu
Şart (koşul) Şart (koşul)
anlaşılmaz.” Yağmur yağmazsa kütüphaneye gidebiliriz.” Şart (koşul)
E) Karşılaştırma İlişkisi: Cümlede düşüncenin daha iyi anlaşılmasını sağlamak için, birbiriyle ilgili varlıkların ve durumların benzerlik, farklılık, eşitlik, üstünlük gibi yönlerden karşılaştırıldığı, karşılaştırılacağı cümlelerde karşılaştırma ilişkisi bulunur.
Örnekler:
“Orhan Veli, Yahya Kemal kadar başarılı bir şairdir.” (İki şair, eşitlik yönünden karşılaştırılmıştır.)
“O sınıf, bizim sınıftan daha çalışkandır.” (İki sınıf, üstünlük yönünden karşılaştırılmıştır.)
“Bu kalem ötekinden daha kullanışlıdır.” (Kalemler, farklılık yönünden karşılaştırılmıştır.)
F) Dolaylı Anlatım: Dolaylı anlatım, cümle içinde başkasına ait bir sözün doğrudan söylenmeyip sözü anlatanın söyleyişiyle değiştirilerek anlatılmasıdır.
Örnek:
“Öğretmen, ödevlerimizi zamanında yapmamızın iyi olacağını söyledi.” (Başkası değiştirerek anlatıyor.)
G) Doğrudan (Düz) Anlatım: Başkasına ait bir sözün, konuşanın ağzından çıktığı şekliyle (aynen), değiştirilmeden bir yazı içinde geçmesidir.
Örnekler:
Sanatçı “Şiiri ve romanı seviniz.” dedi.
“Dersin ortasında sınıfa bir yabancı girdi.” dedi.
Ø Söz başkasına ait değil de söyleyene aitse böyle cümlelerde de doğrudan anlatım vardır.
“Biraz sonra dersi bitireceğim.”
“Yarın hava güzel olacak.”
H) Değerlendirme: Bir olayı, bir sanat eserini belli bir görüşe göre açıklama, inceleme veya eleştirmedir.
Örnekler:
“Bu eserde, konu gerçek yaşamdan alınmıştır.”
“Anlatamıyorum” adlı şiirde kafiyeli sözcükler yoktur ve şiir serbest ölçüyle yazılmıştır.”
İ) Tanımlama (Tanım Cümlesi): Bir varlık ya da kavramı, tanımlayan cümlelerdir. Genellikle bu tür cümlelerin sonunda“-dir” ek fiili veya “denir” fiil cümlesi vardır.
Örnekler:
“Dize sonlarındaki ses benzerliğine “kafiye” denir.”
“Dil, duygu ve düşünceyi aktaran canlı bir varlıktır.”
CÜMLEDE ANLATIŞ BİÇİMİ (ÜSLUP)
Düşünceyi, duyguyu anlatabilme biçimidir. Anlatan kişinin anlatış biçimidir (şeklidir).
Her yazarın kendisini, diğer yazarlardan ayıran bir anlatış biçimi vardır.
a) Önyargı (Peşin Hüküm Verme): Bir durumu, bir olayı fazla tanımadan, araştırmadan, önceden karar vermektir.
Örnek:
“Biliyorum, bu sınavda yine başarılı olamayacağım.”
b) İhtimal (Olasılık): Düşüncenin gerçekleşebilir ya da gerçekleşmeyebilir oluşudur.
Örnekler:
“Geç kaldık, öğretmen derse girmiştir.”
“ Şimdi, babam eve gelmiştir.”
c) Varsayım: Var olmayan bir şeyi, var gibi gösteren cümlelerdir.
Örnekler:
“Diyelim ki yolda kaldınız.”
“Tut ki geziye çıktınız.”
“Farz et ki okulu bitirdiniz, ne iş yapacaksınız?”
d) Öneri (Teklif): Kabul edilsin, diye öne sürülen düşünce, tekliftir.
Örnekler:
“Akşamları ders çalışmalısın.”
“ Ödevini kurşun kalemle yazman daha iyi olabilirdi.”
e) Yakınma: Sızlanmak, sızlanarak anlatmaktır.
Örnekler:
“Çalışıyorum, yine de başarılı olamıyorum.”
“Haftada on milyon lira veriyorum da gene beğenmiyor.”
f) Eleştiri: Bir insanı, bir eseri (yapıtı) doğru ve yanlış yönleriyle ele alıp incelemektir.
Örnekler:
“Okula zamanında gelmiyorsun, gelsen de dersle ilgilenmiyorsun.”
“Bu öyküde şiirsel (şiirle ilgili) bir anlatım göremedim.”
www.dersturkce.com
2024