Dil ile İlgili Kısa Yazılar 2023-2024




Dil ile İlgili Kısa Yazılar



Ekleyen: DersTurkce.COM | Okunma Sayısı: 4599

1-

DİLİN ÖNEMİ

Dil, hiç şüphesiz, milletimizin tarih sahnesinde var olması geleceğimiz acısından bugün önemli meselelerimiz arasında yer almaktadır. Konunun önemini ifade etme bakımından, mevzuyla ilgili bir şeyler söyleyebilmemiz ve yazabilmemiz için, aslında dilin mahiyetinin ne olduğuna, neleri kapsadığına, tarihi süzgeçten geçip günümüze kadar nasıl geldiğine, istikbalimiz açısından onun olmazsa olmazımız olup olmadığına bakmamız ve buna göre değerlendirmemiz gerekmektedir.
Dil, varlığın kendi var oluşunu ifade etmesi açısından olmazsa olmaz unsurlarından biridir. Her ne kadar o, seslerin, hecelerin, kelimelerin ve cümle gruplarının anlamlı ve ahenkli bir şekilde bir araya geldiği bir semboller bütünü olsa da, onu milletlerin varlığı, devamlılığı ve geleceği açısından değerlendirdiğimizde dil; bir milletin kendisini, yaşayışını, kültürünü, inancını, devlet anlayışını, tarih şuurunu, geleneklerini, göreneklerini, eğitimini, teknolojisini, mimarisini, musikisini, yeme-içme şeklini, giyimini, mutfak kültürünü, yatmasını, kalkmasını; başka bir ifadeyle folklorunu; iç ve dış dünyasını söz ve yazıyı kullanarak ifade ettiği, asla vazgeçilmesi mümkün olmayan şah damarı niteliğinde bir unsurdur.
Ünlü düşünür Wittgenstein: “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.” İfadesindeki gerçekle, dilin sadece düşünceyi aktaran kuru bir ifade unsuru olmadığını, aynı zamanda dilin, kişinin dünyayı algılama biçimi olduğunu ifade etmektedir. Bu açıdan dil, düşünce şeklimizle de yakından ilgilidir.
Yüksek düşünen insan, şüphesi yüksek şeylerden bahseder ve bunu ince bir üslupla ve ahenkli bir şekilde, dili de vasıta kılarak gerçekleştirir.
Bugün toplumumuzda hemen her alanda ifade şekillerimiz adeta arabeskleşmiş ve karmaşık bir yapı içine girmiştir. Bu nedenle kendimizi ifade etme biçimimiz de değişmiştir. Bu durum düşüncede, aşklarımızı ifade etmede, şiirlerimizde, edebiyatta, mimari ve güzel sanatlarda yozlaşmaya kadar giderek kendini göstermektedir. Oysa ki bir millet, kendi düşüncelerini, hayat biçimini hiçbir şeyin tesiri altında kalmaksızın ifade edebileceği kadarı ile hürdür. Bu manada hürriyetin sınırı da, toplumun ve onu oluşturan kişilerin inanmış oldukları değerler bütünüyle yakından alakalıdır. Dile bu açıdan baktığımızda, dil; bir değerler bütünün yazıyla veya sözle, işaretlerle, sembollerle ifade edilme şekli olarak karşımıza çıkar.
Dil, bir millet için çok şey ifade eder. Çünkü o doğrudan doğruya milleti ifade etmektedir. Millet ise, Yavuz Bülent BAKİLER’in ifadesiyle, “edebiyatı olan bir topluluktur.” Ona göre edebiyatın temel malzemesi dildir. Dil olmazsa edebiyatımız olmaz. Yine dünya çapında bir sanatkar olan Kırgız yazar Cengiz AYTMATOV’un da ifadesiyle, “millet edebiyatından tanınır.” Edebiyat ise varlığını dile borçludur, millet de edebiyatıyla vardır. Edebiyat da bizi var eden unsurları, birtakım değerleri tümüyle birden içeren bir özellik taşımaktadır. O geçmişten günümüze bir köprü kuran vasıtadır.
Biz dili her yönüyle işleyen edebiyat sayesinde Dede Korkut’u, Ahmet Yesevi’yi, Yunus’u, Mevlana’yı, Pir Sultan Abdal’ı, Karacaoğlan’ı, Baki’yi, Süleyman Çelebi’yi, Mehmet Akif’i, Koca Sinan’ı, Dede Efendi’yi, Itrı’yi… ve tarihin ötesindeki nice şahsiyetleri; aynı zamanda yine edebiyat sayesinde geçmişten günümüze aktarılan kahramanlık şiirlerini, destanları, gazelleri, tarihi hikayeleri ve bunlar gibi pek çok şeyi öğreniyoruz.
Dil meselemiz, dünya üzerindeki varlığımızı, millet olan vasfımızı devam ettirebilmemiz ve diğer milletler yanındaki medeniyet yarışında bizde varız diyebilmemiz açısından hayati derecede önem arz eden bir unsur durumundadır.
Bugün bizim toplumuz, ne yazık ki gereği kadar üretemeyen bir toplum durumuna düşmüştür. Halbuki toplumun ayakta kalabilmesi, elde ettiği başarılara bağlıdır. Başarıları elde etmenin yolu ise düşünceden geçmektedir. Zihni alanımızın üretken olması, felsefede, bilimde ve sanatta günümüz itibariyle yeteri derecede başarı sağlayamamış olmamız, toplumumuzun geleceği açısından varlığımızı devam ettirme şansımızı menfi yönde etkilemektedir. Kişi, düşüncelerini ancak kelimeler vasıtasıyla bir başka kişiye aktarır. Düşündüğü içinde dili kullanır. Düşünme geleneğinin etkinliğini yitirmeyen toplumların dili daha gelişmiştir; kavram yapısı daha sistematiktir. Bunun sonucu olarak da bu toplumlarda bilim, sanat ve felsefe gibi insani faaliyetler daha gelişmiştir. Böylesi toplumların kültürel mirasları ve birikimleri daha fazladır.
Dilin gücünü belirleyen şey felsefi düşüncenin ve ilmi üretkenliğin gücüdür. Bu alanlarda üretken olamayan, tembel olan bir toplum, ihtiyaçlarını başka toplumların ürettiklerini tüketerek karşılamak zorunda kalır. Üretmeden tüketmek siyasi ve iktidasi alanda olduğu gibi dil alanında da bir büzülmeye, giderek yok olmaya götürür, bu da milletler için felakettir.
Bugün konuştuğumuz dilin geçmişe nazaran söz dağarcığı da o kadar fakirleşti ki, adeta dumura uğradı. Küçüldü ve büzüldü. Bunun neticesinde düşüncelerimiz, gönüllerimiz, hayallerimiz, beyinlerimiz, fikir dünyamız ve kapasitemiz de küçüldü. Toplum olarak adeta zirveden dibe vurduk. Böyle giderse bir kabile dili kadar kelime kadrosuyla konuşacak, konuşamadığımız şekilde yazacak, yazdığımız şekilde düşünecek, düşünemediğimiz şekilde yabancılaşacağız. Bu durum farkında olmasak da kendi kendimizi reddetmeye kadar gidecek. İşte bu, millet olmayı reddetmektir.
Küreselleşen dünyada milli kültürümüz, örfümüz, adetimiz, giyim şeklimiz, değer yargılarımız gün geçtikçe yozlaşmaktadır. Kitle iletişim araçları ve kültürel yozlaşmayı tetikleyen odaklar tarafından milliği benliğimiz erozyona uğratılmış, bunun sonucunda kültürel farklılaşma hız kazanmıştır. Bu durum kültüre çok kötü yansımıştır. Oysa dil meselesi ihmale gelmez. Dil ki milletin kalbidir. O kalpteki her kriz, millet bünyesini ölüme yaklaştırır. Bunun için büyüklük iddiasındaki bütün milletler, halkıyla, devletiyle, dillerini koruma ve onu zenginleştirme yolunda şuur sahibidirler. Şayet dilimiz, insanlarımızın birbirlerini anlayamayacağı hale gelirse bunun neticesi olarak insanımız birbirlerine yabancılaşacak, bu da asla istemediğimiz, zikretmeden dahi kaçındığımız sonuçlar doğurabilecektir.
Dolayısıyla güzel dilimizin doğru bir şekilde yaşanması ve yaşatılması, tarihimizin ve kimliğimizin yaşamasıdır. Bunun da garantisi Türkiye’nin dünyadaki itibarının ve haysiyetinin yeniden kazanılmasına bağlıdır.
Dilimize “deryada bir damla” misali katkıda bulunabilirsem kendimi mutlu sayabileceğim.
Alıntı

2--Dilimizin yozlaşması 

Dil, bir toplumun kültürünü ve karakterini yansıtan en önemli varlıktır. 
Dilimiz gelecek nesillere aktaracağımız koca bir miras. Ancak bunun bilinçsizliği dili yozlaştırmamıza neden oldu. Lâf arasına sokuşturduğumuz yabancı kelimeler ve düşüncelerimizi kısa yoldan nasıl anlatırız fikri , dilimizin basitleşmesine yol açtı. Üstüne üstlük bir de mantıksızlık eklenince, dilin yok olmasındaki tehlike farkında olmadan had safhaya ulaşıverdi. 
Geçenlerde çarşıda gezerken bunun birkaç tane örneğine rastladım. Vatandaş gitmiş üçüncü sınıf lokantasının ismini "Lokanta Restaurant" koymuş. Daha bir havası olsun diye koyduğu açıkça belli ama mantıklı düşünülmediği de ortada. 
Üniversite bittikten sonra alanda uzmanlaşmak adına "yüksek lisans" yapılır. Ancak ben bunun "mastır yapmak" olarak adlandırılmasına karşıyım. Bir de bunu Türkçe bir kelimeymiş gibi "master" yerine "mastır" olarak yazmak mantığın sınırını zorluyor."Master" ' ın kelime anlamı "uzman" veya "usta" dır. Şimdi kelimeleri yan yana getirelim. "Usta yapmak", "uzman yapmak" . Hiçbir anlam taşımadığı açıkça ortada. 
Başka bir yozlaşma etkisini internet üzerinden hissediyoruz. Sanal sohbet ortamlarında kullanılan kısaltmaları anlamak için kafa yormak gerekiyor. Öyle kısaltmalar var ki beş-on dakikada zor çözebiliyorsunuz. Bu işin abartısı ama bunun böyle olduğunu da biliyoruz. Ancak geçen yıllarda bir sohbet odası yöneticileri dili iyi kullanım adına önemli bir adım attı. Eğer, üye Türkçe yazım kurallarına uymaz ise sistemden uzaklaştırılıyor. Bu da kullanıcıyı dili iyi kullanıma itiyor ve dilin gelişim ve korunumunda önemli bir adom oluyor.
Son olarak şunu söylemek gerekirse dilimizin korunumu , milletimizin irade ve vicdanına bağlıdır.Unutmayalım ki dil, toplumun kültürünü oluşturan ve onu ayakta tutan CANLI bir varlıktır. 

3-

Dilimiz

Eskiden millî hislerini unutan insanlar, mesela; Türkler konuşurken kendi dillerine o kadar önem vermez, Arapça, Acemce birçok uydurma kelime düzerek bir iş yapmış gibi görünürler. Onunla da kalmadılar yaptıkları işle övündüler. Hâlbuki eski bir Türk yazarının yazılarını Türkler dahi arılayamazlardı. Çünkü ekseriyetinin bilmediği yabancı lügat, yabancı gramer kaideleriyle yazarlardı. Hâlbuki böyle eserler daha çok kötü eserlerden bahsedilerek yazılan yazılar, eski edebiyatı öldürdü. Yani gözden düşürdü. Görülüyor ki bugüne kadar yazılmayan, yazılıp kullanılmayan fakat konuşurken dilin daha tatlı, canlı ve güzel olduğu anlaşıldı ve bu dil ile yazmaya başladılar. Yani konuşulduğu gibi belki de konuşulandan daha güzel yazılar yazdılar ve yazmaktalar. Şimdi bu konuşma dilini yazmak için; 

1. Arapça, Acemce düzme kaideleri kullanmamak, 

2. Türkçeye girmemiş, Türklerin anlamadığı yabancı kelimeleri kullanmamak gereklidir. 

İste bu iki noktaya önem veren yazarlar çok güzel ve kolay konuşulan öz Türkçe ile yazmaya başladılar. Bu yazılan herkes okuyup ve kolayca arıladılar. Her ulus kendi dili ile yaşar, dilsiz bir ulus çobansız bir sürü koyuna benzer. Türkler ekseriyeti çoğulcu ve canlı bir dil olduğunu anladıktan sonra dillerini her şeyden ulu ve üstün gördüler. Onun edebi dili sırasına koymaya ve geçirmeye karar verdiler. Ondan sonra eski edebiyatta görülen Arapça, Acemce karışık edebi dili kullanmadılar, kullananları ulusuna yapılan hakaret saydılar. İşte konuşulan Türkçemizi sevmeye ve bu dili edebiyatımızda, bütün yazılarımızda yazmaya ve kullanmaya dil sevgisi denir. Dil bir ulusun manevî yurdudur. Manevî yurda set çekilmez. Onu korumaya çalışmazsak Maddî yurt gibi manevî yurt ta yaşayamaz.!

-------------------------
Dil ileilgili sözler

 
Türkçem, ses bayrağım.
~ Fazıl Hüsnü Dağlarca ~


Türkçe; ağzımızda, anamızın dili gibi helâl ve güzel olmalı.
~ Yahya Kemal Beyatlı ~


Bizim dilimiz, bir imparatorluk dilidir. Her dil imparatorluk dili olamaz. Çünkü her millet imparatorluk kuramaz.
~ Nihad Sami Banarlı ~


Gönlü ve sözü bir olmayan kişinin yüz dili bile olsa, o gene dilsiz sayılır.
~ Mevlâna ~


Bir ulusun bütün yönetimi bana bırakılsaydı, ilkin dilini düzeltirdim. Çünkü, dil düzgün olmayınca söylenen anlaşılmaz ve yapılması gereken yapılmadan kalır, böyle olunca töreler ve sanat geriler, adalet yoldan çıkar, halk çaresizlik içinde kalır. İşte bundan dolayı söylenmesi gereken başıboş bırakılamaz. Bu her şeyden önemlidir.
~ Konfüçyüs ~


Kamusa (sözlüğe) uzanan el, namusa uzanmıştır.
~ Cemil Meriç ~


Dilini kaybeden bir millet, herşeyini kaybetmiş demektir.
~ Peyami Safa ~


Bir ülkenin kanunlarının çiğnenmesinden sonra en büyük suç, dilinin çiğnenmesidir. 





 Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece dersturkce.com'a aittir. Sitemizde yer alan dosya ve içeriklerin telif hakları dosya ve içerik gönderenlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Telif hakkına sahip olan dosyaları lütfen iletişim bölümünden bize bildiriniz. Dosya 72 saat içerisinde siteden kaldırılır.Telif Hakkı Hakkında|Editör, ziyaretçi ya da üyelerimiz tarafından eklenen hiç bir içerikten dersturkce.com sorumlu değildir.İLETİŞİM:dersturkcem@gmail.com
jojobetCasibom GirişJojobet Giriş YapcasibomMeritking Girişholiganbet girişbaywincasibom güncelcasibom girişdeneme bonusuCASİBOM GÜNCEL
Sitemiz hiçbir şekilde kar amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.