GAZETENİN GÜNLÜK HAYATIMIZA ETKİSİ / İNTERNETİN-TELEVİZYONUN GÜNLÜK HAYATIMIZA ETKİSİ 2023-2024




GAZETENİN GÜNLÜK HAYATIMIZA ETKİSİ / İNTERNETİN-TELEVİZYONUN GÜNLÜK HAYATIMIZA ETKİSİ



Ekleyen: DersTurkce.COM | Okunma Sayısı: 13181

GAZETENİN SOSYAL HAYATIMIZDAKİ YERİ

Gelişen, ilerleyen ve değişen dünyada cereyan eden hadiselerden günü gününe haberdar olmak, medenî bir insan için, zarurî ihtiyaç halini almaktadır. Vuku bulan hadiselerin ictimâî yönlerini araştırmak ve İslâm'ın o noktadaki hükmünü tesbite çalışmak, insânî bir vazife olmaktadır. İleriyi gören her insan, toplumu ilgilendiren meseleleri tefekkür süzgecinden geçirmeyi arzu etmekte ve "nemelâzım" diyerek kendini bu mükellefiyetten vâreste sayamamaktadır. Bu arzuyu süratle tahakkuk safhasına çıkaran vasıtaların başında "gazete"nin geldiği açıkça bilinen bir gerçektir.

Bir gazetenin menfi yöndeki tahrip etme gücü ne kadar yüksek ve çabuk ise, tamir etme imkânı da aynı ölçüde süratli ve yaygındır. Hâdiselerin müsbet ve menfî yönlerinin ele alınması, tez ile antitezin mukayesesi ve sentezinin yapılması, bir meselenin ilim pertevinden tedkik ve tenkid edilmesi önce gazete sütunlarında ele alınmaktadır. Bu yönde faydalı hizmet gören bir gazete, adetâ "Mefkûre mektebi" haline gelmiş bulunmaktadır. Kişi kendi düşüncelerini orada neşredilen makaleler ile kıyaslar, -varsa- eksik veya fazla taraflarını yakalamaya çalışır, onları tavzih ve tenkid eder. Şayet kendi düşünce tarzında yanlış bir taraf varsa onu da düzeltmiş olur.

Gazetenin bu yönleri dikkate alındığı zaman, her yaşta ve başta birçok insana yaptığı hizmet daha açık anlaşılmış olur.

Neşriyat, bir bütün olarak ele alınacak olursa, bir vücudu andır-maktadır. Kitap, bu gövdenin başı; mecmualar, uzuvları; gazete ise ictimâî bünyenin kan damarlarıdır. Bir vücut nasıl başsız yaşayamaz ise kan damarları sağlıklı olmadıkça ahenkli bir hayat sürdüremez. Faydalı kitapları benimseyip gazeteleri ihmâl etmek, bünyenin faaliyetinde aksamalara ve kan kaybını andıran zararlara yol açar. Hatalı bir fikri düzeltmek için önce gazete ile işe başlamak ve yanlışı tesbit edip zaman kaybetmeden çözüm yollarını göstermek gerekir. Daha sonra meseleyi akademik yönden ele almak ve üç bu'dlu tahlile girişmek için en uygun yol, hiç şüphe yok ki, kitap veya mecmua ile neşriyata devam etmektir.

Telif veya tercüme eserlerin hizmet yönündeki ehemmiyeti bilin-mekte ve birçok kimse, -okumaya fırsat bulamasa bile- evinde bir kitap köşesi tesis ederek bu idrakini ortaya koymaktadır. Gazetenin ehemmiyeti, kitaplarda olduğu kadar, şümullü şekilde kavranabilmiş değildir. Bu cihetin sebepleri çoktur. Onlardan biri de gazetecilik tarihinin kitap neşri kadar eski olmayışıdır. Süratle gelişen ve ilerleyen dünyada bu noktadaki ihmâlimizi hiçbir sebep meşrû hale getiremez.

Dinî ve içtimaî kültürümüzün kısırlaştırılmasına teşebbüs edildiği tarihten itibaren, beyin damarlarında tıkanıklık bulunan bir hasta gibi, tefekkür zayıflığına mahkum olmuş durumdayız. Bu durumdan kendimizi hâlâ da kurtarabilmiş değiliz. Bu iddiaya misal mi istiyorsunuz? Şehvânî hisleri tahrik etmekten başka bir fonksiyonu bulunmayan gazeteler ile mefkûreci neşriyatı kıyaslayınız.

Gazetelerin tirajlarını gösteren raporları incelerken hiçbir fikrî cep-hesi bulunmayan ve çıplak kadın meşheri hâline gelmiş bir gazete ile mefkûre gazetelerinin günlük satış rakamı kıyaslanacak olursa, ezici bir kemmiyet farkının ve üzücü keyfiyet noksanlığının fecâati ortaya çıkmış olur. Mâbud-i Hakîkîye ibadetle temayüz etmiş insanların, bir elin parmak sayısını aşmayan gazetelerin can çekişecek duruma düş-mesine seyirci kalması, cidden üzücü ve düşündürücüdür.

Nefse ve şehvânî hislere hitap eden gazetelerin tiraj grafikierindeki baş döndürücü yükselmeye karşılık, dinî ve millî sahada hizmet veren gazetelerin çok düşük bir rakamla ve akrebin kıskacında yaşarcasına "kalem cihadı" yapması, dayanılmaz zorluklara mukavemet edebilmek için feragatin âzamî derecesini göstermesi, "şaîr" kadar şuuru bulunan kimselerin düşünmesini ve utanmasını gerektiren bir ihmâl olmaktadır. Bir tarafta canını dişine takmış didinen insanlar, gazetenin iadesinden doğacak zararı önlemek için dimağını zorlayıp çare bulmaya çalışan ve elindeki gazeteyi bir kişiyle tanıştırmak için çırpınan kimseler, diğer tarafta rahat ve rehavet içinde günlük hayatına, yemesine ve içmesine devam eden gaflet erbâbı! "Hayye alelintibâh" diye haykırsak, yersiz bir iş yapmış olur muyuz?

İslâmî ahlâk ve faziletin müdafaasını (üslelenmiş vatanperver, milletini sever, maziye bağlı ve aydınlık geleceklere talip bulunan yarım düzine mefkûreci gazetenin tiraj yekünü, vücudunun fizikî özelliklerini ve mahremiyatını şehvetle açılmış gözlerin önünde teşhir eden, ruhunu şeytanlara kaptırmış bahtsız kadınların resimlerini basarak kazanç sağlayan gazetelerden sadece bir tanesinin ulaştığı günlük tirajın yarısını bile bulamamaktadır. Bu üzücü ihmâlin mahcubiyeti, kendine düşen vazifeleri ihatalı olarak düşünemeyen gaflet sahibi müslümanların boyunlarında takılı kalır. Nafile bir ibadet için yüzbinlerce lira harca-maktan çekinmeyen dindaşlarımız, bir tek gazeteyi almamaktaki ısrar-larını mazur göstermek için ne gibi bir huccete sahiptirler, bilemiyorum.

Basiret ve âtiyi seziş hasletlerini vatanımızın ve milletimizin düşmanları bulunan fikir yankesicilerine kaptırdığımız günden beri, ne yapacağımızı tayinden âciz bir hâle düşmüşüz. Manyetize edilmiş bir medyum veya afyon yutmuş bir Hintli'nin uyuşukluğunu andıran bir ruh boşluğu ve tefekkür aczi içine yuvarlanmışız. Bir şey sezmeye çalışırken sızıyor ve "gaflet beşiği"nde asırlık uykunun rehaveti içine tekrar dalıyoruz. Bu gafletten ne vakit sıyrılacak, bu ihmâlkârlığı ne zaman terk edeceğiz? Kış uykusuna yatan "sürüngen"ler bile yazın gelişi ile uyanmaktadırlar. Bizim intibahımız mahşer sabahına mı kalacak?

Bir yılan deliğinden iki defa ısırılmayacak kadar uyanık ve basiretli olması gereken müslümanlar, İslâmî şiar ve şuuru ihmâl ettiği günden beri, gaflet içinde bocalamaktadırlar. Basiret ve teyakkuzumuzdan endişelenen "garp üfürükçüleri", hümanizm lâfları ile bizi teshire çalışmakta ve tesir altında bırakmaya mezbuhane bir gayret sarf etmektedirler. Tarihte çığır açıp çığır kapayan ecdadımıza hâs bir uyanıklığı göstermek memuriyet ve mecburiyetinde olduğumuza inanıyorum, aziz okuyucularım.

 

İnternetin Günlük Hayatımıza Etkileri

Gelişen dünyamızda artık her yıl hatta her ay eski alışkanlıklarımızdan birçoğu tarihe karışıyor. Bazen bir anda bazen de yavaş yavaş değiştiriyor hayatımızda birçok şeyi.. Herşey çok hızlı gelişip değişiyor etrafımızda elbette ama en hızlı değişim internetle oldu sanırım.. Yada internetle çok uğraştığım için bana öyle geliyor. Ama yinede ben kararlıyım. Bana göre en büyük değişim internette ve internet hayatımızı çok fazla etkiliyor artık..

Örneğin internet son yıllarda alışveriş kültürümüze bile girdi. Kim düşünürdü ki 20 yıl önce internetten alışveriş yapacağımızı.. Hatta son yıllarda internetteki alışveriş potansiyelimiz katlanarak hızla artıyor. Artık her ilimizde marketler zinciri oluşturmaya gerek varmı? İnternetteki bir sanal marketinizle tüm dünyaya hitab edebiliyorsunuz.

Yine haber siteleri de bence önemli mesafe katetti. Artık medya kuruluşları içerisinde internet medyasını da saymak zorundayız. Çünkü biz tv kanalı kadar, bir gazete, bir radyo kadar haber sitelerinin de kullanıcı kitlesi var artık..

Birde meşhur video sitesi youtube'yi ele alalım kısaca. Bence internetin gücünü en iyi hissettiren sitelerden.. Artık birçok yetenek youtube de keşfediliyor. Dünyada gizli kalmış birçok gerçek burada bir video ile ortaya çıkıveriyor. Haberlerden, maçlara, yeteneklerden görüşlere, icatlardan tanıtımlara milyarlarca video bu sitede hayat buluyor ve tüm dünyanın karşısına çıkıyor.

Son günlerde adını hepimizin sıkça duyduğu facebook'da yine en etkililerinden sitelerin.. Artık kullanıcı kitlesi bir çığ gibi büyüyor tüm dünyada.. Ve sitenin şu anki değeri ülkemizdeki en büyük tv kanallarından daha fazla.. Bunu olayın ciddiyetini görmemiz açısından söylüyorum.. Artık internet en etkili silah tüm dünyada...

Uzun lafın kısası internet artık yaşam biçimimizi, kıyafetimizi, konuşmamızı, arkadaşlıklarımızı, kültürümüzü, ahlak yapımızı, aile bağlarımızı, yemek ve uyku alışkanlıklarımızı, yani herşeyimizi ama her şeyimizi etkiliyor. İnternetle yatıp internetle kalkıyoruz. Yoksa itirazı olanınız mı var?:)

 

TELEVİZYONUN YAŞAMIMIZDAKİ ÖNEMİ

Vericiden iletilen dalgaların görüntü ve ses olarak görünmesini ve duyulmasını sağlayan aygıt, televizyon alıcısı
1 Elektromanyetik dalgalar yoluyla halkın doğrudan doğruya alması maksadıyla yapılan hareketli veya sabit resimlerin, sesli veya sessiz kalıcı olmayan görüntülerinin renkli ya da siyah beyaz yayını
2 Televizyon alıcısı Resim tüpü, şase, kabin, tuner gibi temel bileşenlerden oluşur
3 Kelime kökenine göre Yunanca Tele: Uzak, Latince Visio'dan gelen Vision: Görüş Birleşimiyle "Television: Uzagörüm, Uzaktan görüntü" anlamına gelmektedir Televizyonun bulunmasından sonra bu teknolojiyi ithal eden Türkiye, alete Türkçe bir isim bulmak yerine birçok dünya ülkesi gibi aynen kullanmıştır Almanca'da Fernsehen olarak söylenir
4 Sayısal yayınların başlamasına kadar televizyon izleyicisi sadece alıcı durumunda idi Sayısal yayınlar sayesinde kullanıcının etkileşime geçmesi süreci başladı İzleyicilerin sürekli alıcı olması, televizyonun kolay ulaşılabilir bir 'kaynak' olması, kullanılan etkili görsel ve işitsel öğelerle etkisinin yüksek olması, birçok aydının televizyona soğuk bakmasına neden oldu Günümüzde televizyon yayıncılığının ilk amacı, reklam ve ticaret üzerine kuruludur
TELEVİZYON KÜLTÜRÜ VE TOPLUM 
Asrımızda teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, kitle iletişim araçlarının, ferdî ve sosyal hayatımızdaki yeri ve önemi artmıştır Bu durum, gelişmiş ülkelerin ve birtakım güçlerin, kitle iletişim araçlarını ele geçirme isteğini kamçılamıştır Çünkü kitle iletişim araçları, bir yandan geleneksel kültürlerde değişikliklere sebep olurken, bir yandan da hâkim güçlerin ürettiği medya kültürünün, egemen bir kültür haline gelmesinde önemli bir rol üstlenmiştir Bu yeni kültürün adı, popüler kültürdür Kitle iletişim araçlarının hızla gelişmesi sayesinde, her yerde ve herkes için hazır olan bu kültür, sınır tanımayan kargo kültürüne veya hâkim bir dünya kültürüne (global kültüre) dönüşmektedir 
Yüzlerce kanalın yirmi dört saat yayım yapabildiği, her türlü bilgi ve yayımın kaydedilerek internet ortamında bütün dünyaya ulaştırılabildiği iletişim ağı içerisinde, en önemli medyatik güç, kuşkusuz televizyondur Bu bakımdan televizyon aracılığı ile yayılan kültür, popüler kültürün en yaygın türüdür Televizyon sadece teknolojik bir araç değil, toplumu değiştirme sürecinde yaygın olarak kullanılması sebebiyle, diğer iletişim araçlarından daha tesirli bir vasıtadır Televizyon, sosyal kimliğin şekillenmesinde önemli bir rol oynar Bugün her yaştan insanın kültür alışverişinde en çok kullandığı araç olan televizyon, kültür sömürgecilerinin de vazgeçemedikleri bir vasıta haline gelmiştir Bugün televizyon aracılığı ile yayılan popüler kültür, bir yandan geleneksel kültürü unuttururken, diğer yandan dünyayı kültürsüzleştirme görevi yapıyorSanayileşmiş toplumların ürettiği kültürü, evrensellik adına güncelleştirerek, kültürel yapısı zayıf toplumların kültürü haline getiriyor Oysa, "Kültür, bir toplumun dil, terbiye, âdet ve sanat gibi değerlerinden doğmuş, sonra da işlene işlene o toplumun hayat tarzı haline gelmiş, hemen her parçası çok ehemmiyetli bir kısım esaslardır Bu esasları görmezlikten gelmek körlük; toplumu onlardan uzaklaştırmaya kalkışmak ise, onu yolsuz, yöntemsiz hale getirerek, şaşkına çevirmek demektir
Televizyon yayınlarıyla ilgili önemli bir nokta da, bunların toplumda belli fikirleri "yaygın görüş" hâline getirmesidir Televizyonlar, bazı fikirlerin toplum tarafından kabulünü sağlamakta, belli konularda aynı şekilde düşünenlerin sayısını yükseltmektedir Yapılan bir araştırma Türkiye'de "yaygın görüşün" oluşmasında televizyonun % 50 nispetinde rol oynadığını ortaya koymaktadır Diğer bir husus ise, bizzat bazı televizyon kanallarının yaydığı bazı görüşlerin toplumda benimsendiği gerçeğidir 
Popüler kültür, hiç şüphesiz hızlı yayılmasını teknolojiye borçludur Teknoloji ile popüler kültür arasındaki münasebet, popüler kültürün bir bakıma "meta kültür" olduğunu ortaya koyar Bu, alınıp satılabilen, maddî boyuta sahip bir "kitle kültürü"dür Ayrıca kitle iletişimindeki ticarî zorunluluk, ikili bir şekilde kendini gösterir: Ürünler ve hizmetler reklâm yoluyla tüketiciye "satılırken", kitle iletişim araçları da, reklâmcılara ve firmalara satılan izleyici toplulukları meydana getirmektedir Bu sebeple, izlenme oranını artırma ve reklâm pastasından daha fazla pay alma uğruna, en ciddi haber programları magazine kurban edilmekte, fert ve toplumu doğrudan ilgilendiren konular, ikinci plâna atılmakta, belgesellere yer verilmemektedir Reyting, sansasyona müsait olmayan ciddi ilim, kültür ve sanat konularına televizyonun kapılarını kapatırken, seyirciyi değer tanımazlığa ve kontrolsüz tüketime yönlendirmektedir 
Neil Postman: "Bir teknolojinin kendine göre bir içtimaî değişim programıyla donanmış olduğunu fark etmemek, teknolojinin tarafsız olduğunu iddia etmek, teknolojinin daima kültürün dostu olduğunu sanmak gerçekten düpedüz saflık olur" der Nitekim, modern dünyanın iletişim ideolojileri -onu doğrular şekilde- birinin bittiği yerde yeni bir teknolojiyi hızla devreye koyuyor, iletişim tokadı, insanlığın doğusunu batıya çeviriyor, kuzeyini güneye İnsan popüler kültürün oyuncağı oldukça, yönünü bulmaya yardımcı olabilecek şifreleri de bulamıyor Televizyonlarda; gelir düzeyi ne olursa olsun, hangi ülkede yaşarsa yaşasın, insanlar, sıradan birisinin gündelik hayattan edindiği birikimle meselelerini kolaylıkla cevaplayabileceği yarışma ve kültürel derinliği olmayan eğlence programları sık sık yayımlanıyor 
Bu durum ülkemizde de kendini belirgin bir şekilde göstermektedir Birçok kanalda, televizyon yayınları kültürel bakımdan fazla doyurucu değildir Buna karşılık televizyon karşısında geçirilen saatler giderek artmaktadır İletişim araçlarının gücünü istismar ederek kazanç, itibar ve iktidar peşinde koşan bir yayın politikası öne çıkmıştırTelevizyon kanallarında, renkli -ama esas gâye ticarî kazanç olduğundan izleyicilere kalıcı şeyler vermeyen- eğlence programlarının ön plânda tutulduğu bir yayın politikası ağırlık kazanmıştır Ekranlarda çok fazla şiddet görülmektedir Reality Show'larda, filmlerde, haberlerde; aşırı kabul edilebilecek ölçüde hiddet, şiddet, toplumun değerlerinden uzak, gayr-ı ahlâkî ve kültürel muhtevadan yoksun yayınlar bulunmaktadır Diğer taraftan, drama programlarındaki karakterlerin demografik, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik özellikleri ile (yaş-meslek, eğitim, gelir, din, milliyet) toplumumuzun karakteristik çizgileri arasında benzerlik yoktur Meselâ, son zamanlarda yaygınlaşan yerli dizilerdeki karakterlerin sık sık içki içmesi, içkinin ve sarhoşluğun özendirilmesi, argo ifadelere yer verilmesi, çocuklara yönelik ahlâkî olmayan davranışların sergilenmesi, toplumun ekranlardaki karakterlerle özdeşleşme eğiliminin menfî sonuçlar vermesine yol açacaktır Benzer durum haber programlarında da görülmektedirTelevizyonların topluma sunduğu dünya ile insanımızın içinde yaşadığı dünyanın aynı dünya olmadığı söylenebilir Yani toplum, içinde yaşamadığı bir hayatı, günde en az 4-5 saat seyretmek zorunda kalmaktadır Böylece televizyon başka bir dünyanın kültürünü topluma ekmekte ve hasadını beklemektedir Halbuki, "Bir milletin gelişip ilerlemesi, o millet fertlerinin fikrî ve hissî sahada terbiye görmelerine bağlıdır Fertlerinde düşünce ve iç aydınlığı gelişmemiş milletlerin terakki etmesi de beklenemez Müşterek bir terbiye görmemiş nesiller, aldıkları farklı kültüre göre hep ayrı ayrı kamplara ayrılmış ve birbirlerini düşman görmüşlerdir Kendi içinde böyle didik didik olmuş bir toplumdan terakki beklemek, imkânsız denecek kadar zordur
Bazen duyuyorum, “Düğmesi nasıl olsa elimizde, istediğimiz zaman açar, istemediğimiz zaman kapatırız” sözünü Ama gelin görün ki çoğu zaman öyle olmuyor İnsanlar televizyonu kendilerine göre ayarlamaları gerekirken, televizyona göre hayatlarını düzenliyorlar 

Hatırladığım zamanlarda, evlere misafirliğe gidilirdi, sohbet etmek, hasbıhal etmek için Ve dört gözle beklenirdi bu sohbetler Şimdi yine gidiliyor , ama baş köşede televizyon Sohbetler azalıyor, televizyon azaltıyor, belki farkındayız, belki de değil Kendine çekiyor izleyenleri televizyon Sohbeti, yarenlikleri öldürüyor 

Televizyonun hiç mi faydası yok ? Elbette ki her modern cihaz insanların faydası için yapılıyor Zararlı ve boş, hiçbir şey vermeyen programlar yerine, eğitici ve öğretici konular izlenildiğinde tabii ki faydalı Hatta görüntülü ve hareketli olması, kitaplardan daha üstün yönlerinden Ama faydalı da olsa aşırılığa kaçmadan izlenilmeli Çünkü, fazla televizyon izleyenlerde dikkatsizlik, stres, konsantrasyon eksikliği ve göz bozukluğu çok sık görülen rahatsızlıklar Sürekli olarak şiddet, dayak, işkence vb içerikli film izleyenlerde görülen rahatsızlıkların en başında ise şiddet, dayak ve zorbalığa eğilimdir Bu yazıda daha çok televizyonun olumsuzlukları, özellikle çocuklarda sebep olduğu,okuyup anlama kabiliyetlerine olan etkisi ve şiddete neden olan programlar üzerinde duracağım

Televizyon çocukların okuyup anlama kabiliyetlerinin gelişimini olumsuz olarak etkilemektedir Bu konuyla ilgili olarak 17091993 tarihli ABD’nde yayınlanan USA TODAY gazetesindeki araştırma sonuçlarını aktaracağım Bu araştırma sonuçlarına baktığınızda ülkemizdeki durumunda aşağı yukarı aynı düzeyde olduğunu görebilirsiniz

Aşırı televizyon izleyen, özellikle ilköğretim öğrencileri, bu yüzden kitap okuyamıyorlar Okuma kabiliyetleri de son derece zayıflıyor ve düşüyor

Bu araştırmanın sonuçlarından bazıları :

4 sınıfların yüzde 60’a yakını ve 8 sınıfların yüzde 70’e yakını, okudukları metindeki olayları ve fikirleri ancak basit bir şekilde yani seviyelerinden daha aşağı bir şekilde anlatabilmişlerdir

4 sınıfların yüzde 25’i ve 8 sınıfların yüzde 28’i, bulundukları sınıf seviyesinde okuyabiliyorlar ve metnin ana fikrini bulabiliyorlar

Bu öğrencilerin televizyon izleme süreleri :

4 sınıfların yüzde 61’i ve 8 sınıfların yüzde 65’i günde 3 saat veya daha fazla televizyon izlediklerini ifade ediyorlar

 




 Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece dersturkce.com'a aittir. Sitemizde yer alan dosya ve içeriklerin telif hakları dosya ve içerik gönderenlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Telif hakkına sahip olan dosyaları lütfen iletişim bölümünden bize bildiriniz. Dosya 72 saat içerisinde siteden kaldırılır.Telif Hakkı Hakkında|Editör, ziyaretçi ya da üyelerimiz tarafından eklenen hiç bir içerikten dersturkce.com sorumlu değildir.İLETİŞİM:dersturkcem@gmail.com
jojobetCasibom GirişJojobet Giriş YapcasibomMeritking Girişholiganbet girişbaywincasibom güncelcasibom girişdeneme bonusuCASİBOM GÜNCELcasibom girişcasibomgrandpashabet giriş
Sitemiz hiçbir şekilde kar amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.