Zindan Destanı
Dinleyin ahbaplar şu destanımı,
Bakınız ne kadar hayret efzâdır,
Evvelâ öğrenin nam ve şanımı,
Şöhretim Filozof ismim Rızadır.
Milletin feryadı sarsarken Arşı,
Bana boru gelir hürriyet marşı.
Hükümet değil bu, aynalı çarşı
Orada sırıtan birkaç simadır.
Mahbese girdimse yoruldum sanma!
Mahkûm oldumsa da vuruldum sanma!
Çalkanır deryayım, duruldum sanma!
Gönlümü coşturan aynı havadır.
Yaş kemale erdi: Kırk üçü aştım,
Ecelle kol kola gezdim, dolaştım.
Alacaklılarla hep helallaştım.
Borcum Azraile bir (Merhaba) dır.
Kubbeler bezminin zevkinden bıktım,
Karga derneğinden sıyrıldım, çıktım;
Yaptığım hayatı tekmeyle yıktım,
Gördüm ki gidişin sonu tenadır.
Yirmi beş gün rahat yattımsa ne gam?!.
Ben bu gözdağını bir pula almam...
Başıma taş yağsa yolumdan kalmam,
Maksadım uğruna başım fedadır.
Gözümü korkutmaz şamata teli,
Kolumu bükemez nâmerdin eli,
Yolumu kesemez yağmurun seli,
Bu yoldu can vermek cana safadır.
Bir cuma günüydü; kükredim, azdım,
Oturdum şu uzun destanı yazdım.
Zindan duvarına namımı kazdım.
Bu nâma Şark ve Garb hep âşinâdır.
Hey Rıza merd olan ölür, yenilmez.
Meydana girince geri dönülmez.
Ben gibi şahinin eti yenilmez,
Bizim eğlencemiz telli belâdır.
(1911)
RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI
***
Destan
Nerden baksan görünen bir dağıydın vatanın,
Ne zaman seslensek sen bize çağlar gelirdin...
Ne destanlar söyledin, ne coşkun bir nehirdin,
Bir yalın kılıcıydın Türk denen kahramanın,
Yurdu kuşatan dağlar alnında çelengindir...
Altın bir küheylan gibi şahlanan dağlar,
Gölgesi ta göklere vuran askerlerindir;
Topların konuştuğu yalnız zaferlerindir;
Söyler gezer adını yankılar diyar diyar,
Adın tarihi döğen bir umman, bir engindir.
Serhatlerde açtığın bayraklar bizim için,
Öpüp kokladığım şen gaza gülleridir:
Savaş baba mirası, atalar hüneridir,
Bastığımız her toprak şan saklar bizim için,
Ruhumuzda her köşe hatıranla zengindir...
Atlar şahlanmalıdır, yaslar saklanmalıdır,
Sesime ses katmalı seller coşkunluğundan,
Gökler haber alsın bir kahraman vurulduğundan,
Ordular bir meçhule doğru ayaklanmalıdır,
Sancaklar düşsün öne! Bu senin son cengindir.
ORHAN ŞAİK GÖKYAY
KÖROĞLU DESTANI
Yiğitler silkinip ata binince
Derelerde boz kurtlara ün olur
Yiğit olan döne döne döğüşür
Kötüler kavgadan kaçar hûn olur.
Koçyiğit cıdasın almış atıyor
Ak elleri kızıl kana batıyor
Bir kötü kavgadan dönmüş kaçıyor
Kaçma kötü kaçma şimdi dün olur
Bir yiğit çıtlasın almış eline
Serimi koymuşum yiğit yoluna
Kalkan paralana zırhlar deline
Kanlı gömlek koçyiğide don olur.
Köroğlu çağırır figan ağıtlar
İman ehli birbirini öğütler
Boydan boya demir donlu yiğitler
Vurur adasın kahraman olur
II
Benden selâm olsun Bolu Beyine
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar gümbür gümbür seslenmelidir
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Ak alnıma kara yazı yazıldı
Delik demir çıktı mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Köroğlu'm düşer mi yine şanından
Çoğunu ayırır er meydanından
Kır-at köpüğünden düşman kanından
Çevre dolup çerkes ıslanmalıdır.
Halk yazınında tür olarak destan koşma türüne girer. 8 ya da 11 hece ölçülüdür, halk şiirinin tüm özelliklerini taşır uyak, durak, konu, söyleyiş aynıdır. Dörtlük sayası sınırsızdır: Bu, uzun bir olayı anlatma olanağı verir. Savaş, deprem, yangın, salgın gibi toplumu derinden sarsan olaylarla, yiğitlerin başlarından geçenleri konu edinen destanlarımız çoktur. Güldürü, toplumsal yergi, taşlama, eleştirme niteliğinde, öğüt (atasözü) biçiminde destanlar da vardır. Şiir türü yönünden epik ve didaktik (yiğitlik ve öğretici) şiir biçimindedirler.
Serbest nazımla da çağdaş şiirimizin ölçülerine göre destanlar yazılmaktadır. Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Çanakkale, Kubilay" gibi destanları böyledir.
Destan hakkında daha geniş bilgi için Türk Dili dergisinin "Türk Halk Edebiyatı Özel Sayısı"na bakılabilir.
ALINTI...
www.dersturkce.com
2024