Urfa’ya gidenler iyi bilirler. Urfa’nın dışardan
yuksek duvarlarla kuşatılmış, kaleyi andıran kesme
taşlarla orulmuş eski evleri icten ya tek katlı
ya da iki katlıdır. Zemin katında ve birinci katta birer
eyvan ve bunlara acılan sa.lı sollu birer oda
bulunur. Evin soka.a bakan hicbir penceresi yoktur.
Dış dunya ile ba.lantıyı kuran sadece, co.u
zaman, demirden bir kapıdır. Avlunun ortasında,
yerden yarım metre yuksekliğinde ya kare ya yuvarlak,
suyu dinmeyen bir havuz bulunur. Avlunun
bir koşesinde geleneksel bir asma ağacı, bir koşesinde
de vazgecilmeyen bir nar a.acı yer alır.
Bir tek sozcukle eski Urfa evleri (dışa kapalılı.ına
karşın), icten ice acılan, cocu.un duş gucunu
uyaran bir yeryuzu cennetidir.
1909 yılı başlarıydı. Bu evlerden birinde yaşı-
yordum. Havuzda oynuyordum bir gun. Ka.ıttan
yaptığım kayıkları havuzun akan sularına bırakarak
eğleniyordum. Bir aralık havuz başına konan
kucuk bir serceye gozlerim takıldı. Yavrucuk minik
gagasıyla havuzdan su iciyordu. Bilmem hangi
şeytan beni durtukledi. Nar ağacının dibinde buldu.
um bir cakıl taşını alarak rastgele kucuk kuşa
doğru fırlattım. Fırlatmamla kuşun suya duşmesi
bir oldu. Zavallı sercecik, suya doyamadan oluvermişti.
Ağlamaya başlamıştım. Aradan yıllar
gecti; bu olayı her anımsayışımda, bu ilk a.layı-
şın sesini hala duyar gibi olurum.
Butun yaşamım boyunca kuş, kedi gibi kucuk
hayvanlara gosterdiğim aşırı sevgide, altı yaşları
mda başımdan gecen bu acıklı olayın payı buyuktur.
Suut Kemal YETKiN
www.dersturkce.com
2024