2012-2013 10.Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı 183.Sayfa Cevapları 2023-2024




2012-2013 10.Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı 183.Sayfa Cevapları



Ekleyen: DersTurkce.COM | Okunma Sayısı: 2781

 10.Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı Etkinlik Cevapları 183 
Hazırlık
1-üniversiteyi bitirmiş iyi gelirli bir işe sahip olmak isterdim(tabi bu benim fikrim)
2-gelecek nesillere temiz,barış içinde,savaşın olmadıgı...bir dünya bırakmak isterdim
3-teknolojik gelişmeler olsun ama zararları da ortadan kalksın
1.ETKİNLİK:
*ÜTOPYA:gerçekleşmesi mümkün olmayan hayaller
*ortak özellikler:-hayalidir -gerçekleşmesi mümkün degildir

10.Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı Etkinlik Cevapları 184 1. Ütopya 
Thomas More, kendisinden sonra gelen bütün “toplum mühendislerini” etkileyecek bir kavram olan ütopya sözcüğünün isim babası olmasaydı, belki de yalnızca İngiliz siyasi tarihinde bir madde olarak kalacak ve onurlu mücadelesi pek bilinmeyecekti. Oysa, 1478 doğumlu Sir Thomas Moore, Kral’a, hayatı pahasına da olsa HAYIR demesini bilen ve inançlarını hiç bir baskı altında değiştirmeyen bir kişiydi. Farklılıkları daha Üniversite eğitimi sırasında belirmeye başlamıştı. Oxford’da Grekçe ile tanışmış ve Grek düşüncesini yeniden araştıran İtalyan Rönesanssına sempati duymuştu. Bu eğilimi ailesi ve otoritelerin tepkisini çekince, dostu Erasmus’un da etkisiyle hukuku seçti. 1504 ise, parlamentoda - VIII.Henry’nin vergi isteğine karşı çıkan- muhalif bir üyeydi. 1514’de şövalye de oldu.
Kral, pek hoşlanmamakla birlikte, giderek popülerleşen, bilgisi ve tavırları ile sivrilen More’la ilişkilerini sıcak tutmaya çalıştı. Önce Adalet Bakanlığına getirildi More. Ancak, mahkemeye işi düşenlerden hediye almayı reddederek teamülleri çiğnedi! Ardından Kral’ın boşanma isteğini reddetti. Böylece sarayla arası açıldı ve 1532’de istifa etti bakanlıktan. Davet edildiği evlilik törenine de katılmadı. 1534’de VIII. Henry’nin parlamentodan geçirdiği “Üstünlü Yasası”nı da inançlarına ve hukuka aykırı bulduğu için kabule yanaşmadı ve kralın papadan üstün olduğuna dair yemin etmeyi reddetti. İpler gerilmiş, kılıçlar çekilmişti artık. Suçu idamı gerektirmiyordu, ancak yalancı tanıklıklarla “vatana ihanet ettiği” saptandı..! Tavrından vazgeçerse affa uğrayacağı söylendiği halde, inançlarını çiğnemedi, vicdanının sesine uydu ve başını cellada vermekten imtina etmedi (1535). Gerçek bir aydındı Thomas More...
Kavram olarak Ütopya

Kuzey ülkelerinde Rönesans, İtalya’dan sonra başladı ve hemen reformla karışmış bir duruma geldi. Bu nedenle dinsel etkilenmişliği vardı, anarşist ve ahlakdışı değildi. Tersine sofuluk ve kamu erdemiyle ilişkiliydi. Bu akımın örnekleri aynı dönemde yaşamış ve arkadaş olan Erasmus ve Sir Thomas More’dur. İkisi de meslekten filozof değillerdi, sistematik her şeye karşı hoşnutsuzluğu temsil ediyorlardı ve Skolastiğe olan tepkiyi belirleyen de bu hoşnutsuzluktu.
Konuya balıklama dalmadan önce, sözcüğün sözlüksel bir tanımını vermek istiyorum. Ana Britanica’nın Ütopya maddesi şöyle ; “yaşayanlarına kusursuz bir düzen içinde var olma olanağı sağladığı kabul edilen ideal ülke”. Kelimenin çağrışımı ise, “olanaksız ölçüde idealist” reformcu görüşlere temel olmuştur(tabii buradaki idealizmi felsefi idealizmden ayırmak gerekiyor). Sözcük ilk olarak Sir Thomas More tarafından 1516 yılında telaffuz edildi. Terimi yunanca qu (değil) ve topos(yer) sözcüklerinden türeten More, olmayan yer anl***** gelen sözcüğü, bütünüyle akıl yoluyla yönetilen ortak mülkiyete dayalı bir kent devleti olarak betimledi.
Yani, ütopya üretilmiş bir sözcük, ama kavramsallaşması ile birlikte, beklenmedik bir etki yaratmış. Onun üstüne herkesin farklı anlamlar yükleyişi basit bir dilsel olanaksızlıktan değil, toplumsal tasarımlardaki karşıtlıklardan geliyor. Gün****k konuşmalarımızda hayalcilik gibi kullanıyoruz bu sözcüğü, ama felsefi, siyasi ve ideolojik kuruluşları biraz farklı. Oralarda hayal ve gerçek birbirine karışıveriyor. En büyük ve etkili ütopyalar olarak, çok ya da tek tanrılı, cennet ve cehennem tasarımlı dinleri, bu hayal ve gerçek karışımı için örnek olarak göstermek mümkün. Thomas Moore’un bu kavramı kullanışından önceki tarihsel dönemlerde de -adı din ya da felsefe olsa da- ütopyacı anlayışları bulup çıkartmak hiç de zor değil. Bu tarih neredeyse yazının/mağara resimlerinin tarihi kadar gerilere uzanıyor. 
More’un Ütopyası
Thomas More’un “Ütopya”sı, roman sanatının henüz ortaya çıkmadığı o tarihlerde, bir anlatı metni olarak kurgulanmıştır ve Kolomb’un keşiflerinin etkisiyle yazılmış ilk kurgusal metin olması nedeniyle de ilginçtir. Ütopya, Güney yarım küresinde bir adadır. Hikaye, bu adada yaşamış bir gemicinin, ada halkının kurduğu düzeninin mükemmelliğini Avrupa’ya tanıtması biçiminde sürer. Böylece More, hem İngiltere’deki iktidarın mutlak olamayacağını belirtir, hem de olması gerekenleri işaret eder. Siyasi ve ekonomik hayatı yeniden kurgular.
“Ütopya”, devletin ilk mimari tasarım olarak da ilgiye değer; Bu ada devletinde, hepsi aynı plana sahip 54 kent var ve sadece başkentin planları değişik. Bütün cadde genişlikleri aynı (10 metre kadar). Herkesin evi aynı stilde. Evlerde bir sokak bir de bahçe kapısı var ve kilit yok. Herkes istediği eve girebilir, damlar da düzdür. Sahiplik duygusu olmasın diye 10 yılda bir ev değiştirilir. Köylerde her biri 40 kişiyi barındıran çiftlikler bulunur ve şimdi More’nun eşitliğinin sınırına geliyoruz, bu 40 kişiden ikisi köle! Her çiftlik yaşlı ve bilge olan bir kadın ve bir erkek tarafından yönetiliyor. Evlerin bile bu denli aynı olduğu adada elbette kılık ve kıyafet de belirlenmiş, herkes daha doğrusu her kategori yaz kış aynı türde giyiniyor. Bir giysi yedi yıl dayanacaktır. Çalışma sonunda giyilen yün harmaniyeler(pelerin) de aynıdır ve doğal yün rengindedir.
Tanıtımı More’un cümleleri ile sürdürürsek; 
“Bizim toplumumuzda kadınlar, rahipler, hizmetçiler, dilenciler çoğunluk yararlı bir iş yapmaz. Zenginlerin varlığı dolayısıyla da gereksiz lüksler için çok emek harcanır. Ütopya cumhuriyetinde bunların önüne geçileceğinden çalışma 6 saat olarak belirlenmiştir. Eğer artık değer ortaya çıkarsa, günlük çalışma saati kısıtlanır. Aile ataerkildir. Evlenen oğul babasıyla oturur. Eve sığmazsa yeni bir eve aktarılınır. Kentler büyürse yeni bir kent kurulur. Hayvanların öldürülmesi, özgür yurttaşlar zalimliği öğrenmesin diye kölelere havale edilir. Yemek kamuya ait salonlarda yenir ve buradaki ayak işlerini de köleler görür. Evlenirken hem erkeğin hem kadının bakir olması esastır. Demirin olmadığı adada bunu sağlamak için dış ticaret yapılır. Savaş zaferleri ile övünülmez, ancak zorunluluk halinde savaşa girilir ve mümkünse paralı askerler tutulur. Altın ve gümüş birikimi savaş için yapılır. Gün****k hayatta ise altın ve gümüş oturak ya da hayvan zinciri olarak kullanılır ki nefret edilsinler. Mutluluğu zevkte bulan bir ahlak ve çilecilikten uzak bir dinsel tutum söz konusu. Kadınlar da rahip olabilir, rahipler onurlandırılır ama toplumda güç sahibi de değillerdir. Tanrıya inanmayanlar yurttaş sayılmaz ve siyasal yaşantıya katılmazlar ama hiçbir bakımdan rahatsız edilmezler.”
Görülüyor ki More’un ütopyası şaşırtıcı ölçüde liberal ve o ana dek Hıristiyan dünyasında görülmedik derecede laiktir. Komünizm tasarısı ise pek önemli değil, çünkü ondan ne anlaşıldığı belirsiz ; üstelik bu tarz bir komünizm pek çok dinin söyleminde de fark edilir. Mesela, Müslümanlığın cennet tasarımını bile göz önüne getirirsek, mülkiyet ilişkilerinden söz edilmeyen eşitlikçi bir yaşantı algılarız. Buradaki liberal düşünceler; savaş, dinsel hoşgörü, yumuşak cezalar, hayvanların öldürülmesine karşı duyulan irkilti incelendiğinde ortaya çıkıyor. Sanki kendi geleceğini okumuşçasına, More, “Ütopya”sına, hırsızlığa ölüm cezası verilmesini eleştiren bir kanıtla başlar.
Her ütopya, kendi çağının toplumsal koşullarının bir eleştirisi niteliğini barındırır. Dinsel bir inançla, yaşanan kötülüklerden, Hıristiyanlığın başlangıcındaki eşitlikçi görüşlerle arınılacağı öğretisine inanan Thomas More, siyasi iktidarın tek elde toplanmasına ve sınıfsal imtiyazlara karşı çıkan bir metin yazmıştır. Ne var ki, ilk bakışta eşitlikçi görünen bu ütopyanın da altını kazıyınca, bir çok ütopyada olduğu gibi, bireyi yok sayan ve tek tipleştirici bir toplum mühendisliği ile karşılaşırız. Toplumda farklılığa yer yokmuş gibi görünür, ama yönetimle ilgili kişiler bilgililer arasından seçilir. Yani ütopik de olsa, bilginin topluma yayılacağı düşüncesi öne sürülmez. Buradan, soylu kesimin yoksul halkı ne denli küçümsediği çıkarılabilir. Toplumun en hümanist ve aydın insanları bile, toplum tasarılarında sınıf farklılıklarını bir biçimde ortaya koyuyorlar. Ancak, 1518 yılında yazılmış bu metni kendi dönemindeki düşünceler, yasalar ve inançlar eşliğinde değerlendirmek gerekir. Buradaki tek tipleştirmedeki abartı, dönemin soylularının debdebesi ve toplumun büyük yoksulluğuna bir tepkidir mesela.
Thomas More’dan sonra da bir çok ütopya yazıldı. Hatta, kimilerine göre Marx’ın komünizmi de bir ütopyaydı. Ütopya yazımının seçkinciliğine karşı anti-ütopyalar da üretildi. Ama, yapısı ne olursa olsun, “toplumsal ütopya, yoksul sınıfların ayrıcalıklı sınıflara ya da düşünen insanın varolan düzene karşı duyduğu hınçla başlar ama onu aşarak yeni toplum mo****ni çizer; yeni toplumun varlığını geçmişte ya da gelecek içinde, boşlukta bir yere yerleştirir, zamansa belirsizdir. Bu yeni toplum varolanın negatifidir. Bu düşünce çağının insanlarını devrimci eyleme çağırmamakla birlikte, mutluluk arayışı içinde, kurulu düzenin yıkılması için çalışır ve ara sıra yolunu şaşırmış olsa da her zaman bir değişiklik gereğini dile getirir”.

a.ömer Türkeş

2. Metinde yazar gerçekleşmesi mümkün olmaya bir düşüncesini, hayalindeki ülkeyi anlatmış ve bu ülkedeki yaşamı kendi bakış açısında değerlendirmiştir.
3. Metinde yazarın düşündüğü ülke ve bu ülkede yaşayan insanların özellikleri anlatılmıştır. Anlatılan ülke ve bu ülkede yaşayan insanların özellikleri tamamen tasarı boyutunda ve gerçekleşmesi mümkün olmayan özelliklerdir.
4. Metinden hareketle yazarın, geleceği çok güzel gürmek isteyen, hayal dünyası geniş bir ütopist olduğu söylenebilir.

2.ETKİNLİK,

• Cümlelerde yer alan “ve, oysa, yani” gibi sözcükler tek başlarına anlamı olmayan ancak cümlede kelime ve kelime gruplarını anlan bakımından birbirine bağlayan “bağlaç” görevinde olan sözcüklerdir. Bağlaçlar bağlandıkları sözcükler arasında çeşitli anlam ilişkileri kurar.
2.Metin:
1. metinde geçen “1.4 C° ile 5.8 C° arasında bir artış alacağını”, “Sosyal – ekonomik sektörleri ekolojik sistemleri ve insan yaşamını doğrudan etkileyecek nemli değişikliklerin olacağı”,”oluştura bilir” ifadeleri ihtimal anlamı vermek ve metinde gelecekle ilgili tahminleri dile getirmek için kullanılmıştır.
2. Metinde anlatılanların çıkış noktası olarak küresel ısınma ve iklim değişikliği verilmiştir.

3.ETKİNLİK

Metinler Bağlaçlar Bağlama Grupları
Ütopya
ve – de – değil – ama 
-ya da – yalnız - 
ne… ne – da… da - da yani, ile
Köle çocuklar yada başka memleketlerde köle olanlar, yönetici ve yargıç, savaştan da vuruşmadan da

İklim Değişikliği
ve – de – veya
Ekonomik büyüme ve nüfus artışı, öngörülemeyen veya tahmin edilemeyen
çevresel, sosyal ve ekonomik sonuçlar.

bağlaçlar çıkarıldığında metnin anlatımında bozulma olduğu gibi
• Bağlaçlar tek başlarına anlamı olmayan, görevli sözcüklerdir.
bağlaçlar sözcükler söz gruplarını ve cümleleri birbirine bağlar.
Bağlaçlar başka kelime sınıfların(edat,zarf) geçemez.
Bağlaçlar cümlede öge olamaz.

Basit bağlaçlar 
Ve-de-yani-ama-ile 

Türemiş bağlaçlar.:yalnız
Birleşik:ya da veya

3.ve 4.metin
1.metinlerde geçen ‘’varmıdır,yoktur,yoksa,öyleyse,değil mi,desem ki’’ifadeleri ihtimal anlamı taşımaktadır.bu ifadeler metindeki cümleleri ihtimal anlamıyla birbirine bağlamakla görevlendirilmiştir.

4.ETKİNLİK
----3 metindeki bağlaçlar çıkarıldığında metnin anlamında bozulma olduğu görülür.çünkü bağlaçlar,cümleleri,kelime ve kelime gruplarını anlam olarak birbirine bağlamakla görevi sözcükler oldukları için bağlaçlar çıkarıldığında metindeki bu anlam birliği de bozulacaktır.
---bazı bağlaçlrın yerine başka bir bağlaç kullanılabili.örneğin ve bağlacının yerine ile bağlacı veya bağlacının yerine ya.. ya bağlacı bile bağlacının yerine dahi bağlacı kullanılabilir.

----ve ,ile bağlaçlarının yerine virgül,ama,fakat,çünkü,de bağlaçlarının yerine de noktalı virgül kulanılabilir.

5.ETKİNLİK
ZAMAN BİLDİREN KELİMELER
Anda---verip---bir nisan akşamı---günlerden sonra bir gün –sonra-sesimi tekrar duyduğun gün

BİRLEŞİK BAĞLAÇLAR
Doğar---toplarlar----yardımlaşır----arıyorum---düşmüşüm---sürdüm---kopardım---karşılayacak---

---zaman bildiren kelimler ve çekimli fiiller metnin anlamını zaman bakımından etkilemiştir.
 

 

 




 Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece dersturkce.com'a aittir. Sitemizde yer alan dosya ve içeriklerin telif hakları dosya ve içerik gönderenlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Telif hakkına sahip olan dosyaları lütfen iletişim bölümünden bize bildiriniz. Dosya 72 saat içerisinde siteden kaldırılır.Telif Hakkı Hakkında|Editör, ziyaretçi ya da üyelerimiz tarafından eklenen hiç bir içerikten dersturkce.com sorumlu değildir.İLETİŞİM:dersturkcem@gmail.com
Sitemiz hiçbir şekilde kar amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.