100 TEMEL ESERDEN
GÜMÜŞ KANAT
CAHİT UÇUK
Celil Bey ve Süzen Hanım, çocukları Kemal’le mutlu bir yaşam sürmektedirler. Celil Bey, Süzen Hanımla aynı mahallede büyümüş, çocukluğunda Süzen Hanım, ona hep ağabey diye hitap etmiştir. Celil’in mahalleden ayrılmasından dolayı büyük üzüntü yaşayan Süzen Hanım, ona olan hislerini hiçbir zaman açıklayamamıştır. Yaklaşık 10 yıl sonra bir yerde karşılaşırlar, Süzen Hanım’ın babası rahatsızdır, Kemal onu ziyaret eder ve kısa bir zaman sonra da Celil Bey ve Süzen Hanım evlenirler.
Celil Bey, bir matbaada mücellithanede (kitap ciltleme bölümü) çalışmaktadır. Gayretli çalışmalarıyla herkesin takdirini kazanmıştır. Aile için her şey yolunda gitmekteyken, yaşanan talihsiz bir olay, ailenin mutluluğuna sekte vuracaktır. Mücellithanede, hasta annesinin ve evinin geçimini sağlayan küçük bir çocuk kolunu makineye kaptırır. Celil Usta, çocuğun kolunu, dört parmağını kaybetme pahasına makineden kurtarır. Celil Bey’in artık dört parmağı olmayan eli sargıya alınır. Bir taraftan da kansızlık hastalığı baş gösterir. Celil Bey, matbaadaki işini bırakmak zorunda kalmıştır. Evin geçimini artık Süzen Hanım sağlamaktadır. Kemal de bu yaşananlardan etkilenmeme ve direncini korumak gayretindedir.
Kemal, o günlerde, rüyasında babasının o talihsiz kazadan önce ağacın dallarında asılıyken kurtardığı gümüş kanatlı kuşu görmüştür. Gümüş kanatlı kuş, ona; “Haydi, gir matbaadan içeri!” der. Kemal, rüyasını ailesine anlatır. Anne ve babası bu rüyaya bir anlam veremezler.
Kemal’in en sevdiği şeyler pul koleksiyonu yapmak ve kitap okumaktır. Kitaplarını ise sokakta kaldırım üzerine tezgah kuran, Nevzat Bey’den almaktadır. Ailesinin tüm üyelerini, Erzincan depreminde kaybetmiş olan Nevzat Bey, bu acılarının yanında geçim sıkıntısı da çekmektedir. Zaman zaman Nevzat Bey’e uğrayan Kemal, ondan kitap tavsiyeleri de almaktadır. Nevzat Bey’in tavsiye ettiği kitaplardan birisi de “Kamerde İlk İnsanlar’dır.” Kemal, bu kitabı bir an önce alabilmek için para biriktirmeye başlar.
Bir taraftan da ailesi için neler yapabileceğini düşünmekte olan Kemal, çalışmaya karar verir; fakat eğitimini de yarıda bırakmak niyetinde değildir. Öğretmeniyle konuşur, babasının durumunu anlatır ve sınıfta kalmamak için öğretmeninden yardım ister. Öğretmeni de Kemal’in derslerden geri kalmaması için ona hafta sonları ders anlatabileceğini, sene sonunun yaklaştığını ve devamsızlığının problem olmayacağını söyler. Böylece, Kemal babasının daha önce çalıştığı matbaaya gider ve iş ister. Matbaa sahibi de Celil Usta’nın durumunu bildiği için, Kemal’i “Haydi gir, matbaadan içeri!” diyerek Kemal’i işe kabul eder. Kemal, bu cümleye oldukça şaşırmıştır; çünkü aynı cümleyi rüyasına giren gümüş kanatlı kuştan da duymuştur.
Kemal, matbaada herkesin takdirini ve sevgisini kazanır. Matbaanın emektarlarından Barba Usta, Kemal’e matbaanın altındaki dehlizden bahseder. Orada, büyük bir hazine bulmanın hayaliyle yaşadığını söyler. Kemal’le bir gün bu dehlize inerler. Barba Usta, her zamanki gibi değneğiyle duvarları yoklarken duvardan bir gümüş sikke düşer. Üzerinde, bir gümüş kanatlı kuş sembolü vardır. DEVAMINI KİTAPTAN OKUYUNUZ.