Bir işi, biri çevirir olmak, idare edici olmak.
İpin ucunu başkalarına vermemek lazım. Yani kendi işimizi, kendimiz görmeli ve idare etmeliyiz. Bir başkası bizim işimizde gösterdiğimiz titizliği göstermeyebilir. Aksine işlerin yürümesinde aksilikler çıkarabilir.
Evvelce, uzun bir medrese eğitiminden sonra diploma alan bir medrese öğrencisi, şehrin camilerinin birinde vaaz vermeye heves etmiş. Ancak ilk defa bir kalabalığın karşısına çıkacağından, bir yanlışlık yapar da rezil olurum korkusuyla yakın bir arkadaşından yardım istemiş. Arkadaşına:
- Ben ayak bileğime bir ip bağlayayım. Sen de kürsünün yanına otur, ipin ucundan tut. Vaaz esnasında yanlış söz edersem sen ipi çekersin. Ben de anlar, yanlışımı düzeltirim, demiş.
Genç ve hevesli vaiz kürsüye çıkmış. Arkadaşı, kürsünün yanında ipin ucundan tutarken cemaat de, “Ne söyleyecek?” diye merak edermiş.
Duadan sonra vaiz, “Kâle’n-Nebi”(*) diyecek olmuş. “Kâle’n-Nebi” diye başladığı sırada, cemaatten biri oturacak yer ararken yanlışlıkla ayağı ipe takılmış. Şaşırdığını sanan vaiz, yanlışını düzeltmek için “Kıyle” diye söze başlamış. Arkadaşı da yanlışını anlasın da düzeltsin diye ipi çekmiş. Vaiz iyice şaşırmış ve “Kûle” demiş. İp yine çekilmiş. Cemaat de gülmeye başlamış. Vaiz ne söyleyeceğini şaşırmış ve arkadaşına kızmış. Kendi kendine, “Onu dost bildim. İlk vaazımda beni cemaate rezil etti.” diye söylenmiş. Molla cemaate şöyle seslenerek kürsüden inmiş:
- Ey cemaat-i müslimin! Sizlere çok şeyler söylemek isterdim. Ne yapayım ki ipin ucu başkasının elinde, beni yanılttı, kusura bakmayın, demiş.
DİĞER DEYİMLER VE HİKAYELERİ İÇİN TIKLAYINIZ...
www.dersturkce.com
2025