ANADOLU DAVULU
Anadolu’da bayram da seyran da davulla başlar. Davul
güm güm vurmadıkça bayramın seyranın tadı mı olur? Düğün
mü var? Önce davul gelsin. Karşılamaya, uğurlamaya davul
gerek. Davul başta, davulcu işte. Davulun sesi Anadolu’nun
sesidir. Ne demişler: “Arı kovanı oğulsuz olmaz, düğün dernek
davulsuz olmaz.” Anadolu düğünlerinin baş konuğu davuldur
derler ve bir hikâyesini anlatırlar. Dinleyelim:
“Bir zamanlar Anadolu beylerinin içine dönük, konağından
dışarı çıkmız, kimseyle görüşüp konuşmaz, güzellikte eşsiz
bir kızı varmış. Kız gelinlik çağına erince Beyi bir düşüncedir
almış. Kızını evlendirmesi gerek. Ne var ki, değil sokağa, odası
ndan bile dışarıya çıkmayan bu kızı, kimlere versin? Ülkeye
duyurmuş: ‘Kim kızımı kendi isteği ile konaktan dışarı çıkarabilirse
ona vereceğim.’ Belirtilen günde kızın penceresi önünde,
şıvgın gibi yiğitler toplanmış, her yiğit hünerini göstermeye
başlamış. Kimi elli okkalık gürzlerini havaya uçurmuş, kimi
at üzerinde en zor hareketleri yapmış, kız oralı bile olmamı
ş, başını çevirip bakmamış. Derken akşama doğru uzaklardan
bir davul sesi duyulmuş. Kızın yüreğinde bir şeyler kımıldamı
ş. Davulun sesi yaklaştıkça kız pencereye doğru başını
çevirmiş, pencereyi açmış. Az sonra, fidan boylu, civan bir delikanlı
davulunu döve döve meydana girmiş, başlamış türlü
havalar çalmaya. Tokmak davula indikçe Bey Kızı yerinde duramaz
olmuş. Yüreği alev alev yanmaya, adımları dışarı doğ-
ru kaymaya başlamış. Güneş batarken de kız, nazlı nazlı meydanda
görünmüş. Görünmesiyle de bir alkış tufanı kopmuş.
Hikâyenin sonucu mutlu bir düğünle düğümlenmiş. O günden
sonra davul, düğünlerin baş tacı olmuş.”
“Davulun sesi insanı yerinden oynatır, yüreğini hoplatır.”
derler. Bu ses buruk bir heyecan verir. Yiğitleri coşturur. Bu
yüzden Türkler, savaş alanlarında davulun büyüğü olan kös
çaldırır, orduya bununla şevk verirlermiş. Seferlerde, Türk ordusunun
yanında mehter de yürür, yol boyu marşlar çalarak
heyecan verirdi. Mehterin baş çalgısı da davul ve köstür. Davul
Anadolu’nun yüreğindeki kükrek sestir. Vurdukça dışarı
dökülür, döküldükçe yürekler ferahlar, boşalır. Davulcuya sormuşlar:
“Davulu neden dövüyorsun?” diye. Cevabı şu olmuş:
– Ben davulu dövmezsem o beni dövecek de ondan.
Davul dövüldükçe yürek hafişer.
(...)
Bilirsiniz, Anadolu’da bir de ramazan davulu vardır. Sahur
yemeğine kaldırır. Anadolu insanı düşünmüş taşınmış.
“Bir insanı tatlı uykusunda nasıl uyandırırız?” diye. O günlerde
çalar saat yok. Kapıyı tokmakla dövmek de hoş değil.
Tok bir sesle uyandırmak, uyandıktan sonra da eğlendirmek
daha uygun demişler ve davulcuya bu görevi vermişler. Davulcu
hem tokmak vurur hem söyler:
Tohumunu at da gel, Eğlenip gülüşelim
Arpa buğday sat da gel. Tanışıp bilişelim.
Uyan hey ağam uyan, Bahşişini hazırla,
Orucunu tut da gel. Bayramda görüşelim.
Irmaklar akmak ister,
Çocuklar ekmek ister,
Herkes yârin ararken
Davulum tokmak ister.
Bayramların, seyranların, düğünlerin, derneklerin gür
sesi davul hangi toplulukta görünse orası şenlenir, cümbüşlerlenir.
Anadolu davul sesinde kendi sesini bulur. “Uykusuz
düş, davulsuz cümbüş olmaz.” demiş atalarımız.
Vur davulcu davula,
Yüreğime vur tokmağını.
Titresin sesinden,
Düz ovalar, başı dumanlı dağlar.
Vur davulcu, vur yürek yarama,
Sen bakma ağladığıma.
Köy düğünlerinde davul gelin alayının önünde gider. Davul
dövünür, gelin ağlar. Mutlu bir günde gelin, niçin ağlar
diyeceksiniz? Baba ocağından, yurdundan, yuvasından ayrı
ldığı için elbet. Ama gelin “Hem ağlar hem giderim.” diyerek
sevincini gözyaşıyla anlatır, o başka...
“Davulun sesi uzaktan hoş gelir.” diye bir de atasözümüz
vardır. Başka bir yerde meydana gelen hoş bir olay, allanıp
pullanarak anlatılırsa kulağa daha hoş gelir, anlamında olsa
gerek bu söz. Kırkpınar yağlı güreşlerinde kırk davulun
birden çalındığını düşününüz. Pehlivanlar el ense tutarlarken
davulcular onlara şevk verir, güç katar. Güreşlerde davul
çalma geleneği, bugüne değin sürüyor.
(...)
Mehmet ONDER
www.dersturkce.com
2024