EŞREF SAAT
Sizin için günün en iyi saati hangi saattir hiç düşündünüz mü? Şair tabiatlı olanlar akşam saatlerini severler. Güneşin batışı insana tuhaf bir hüzün verir. En çok kendi kendimizle kaldığımız saatler
giden günün arkasından gecenin ağır ağır geldiği, daha doğrusu gündüzlerin bizleri gecelere devrettiği o saatlerdir.
Kuşlar o saatlerde neden telaşlıdırlar, pek bilmem ama tabiat yavaş yavaş durulur; etrafl beraber insanın ruhuna da bir sessizlik çöker. Sonra gece, o uçsuz bucaksız gece, kendi hayatını
sürmeye başlar.
Evet, şair tabiatlı olanlar akşam saatlerini severler. Yemek düşkünleri de öğle saatlerini. Dünya
nimetlerinin lezzetlerine kendilerini kaptırmış olanlar öğle vaktinin gelmesini iple çekerler… Öğle
yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı hiçbir gece uykusunda bulunmaz.
Ama yaş ilerledikçe insanlar sabah saatlerini sever olurlar. Dünyayı sabahın saat beşinde, kurtlar, kuşlar henüz uyanmadan tabiat daha mahmurken seyretmek ancak o yaşlarda tadına varılır
zevklerdendir.
Sizin için günün hangi saati iyidir, buradan bir şey söyleyemem ama bana sorsalar saatlerin en
iyisi ne akşam saatidir, ne öğle saati, ne de sabah saati. İnsanlar için en iyi saat muhakkak ki şu nasıl
işlediği pek de bilinmeyen, adına “eşref saat” dediğimiz saattir.
Eşref saat gündelik hayatımızda işlerimizin en iyi gittiği, kararlarımızın en isabetli olduğu, hü-
kümlerimizde asla yanılmadığımız saattir. Sabahleyin 9’da mı, öğleyin 12’de mi, akşam 7’de mi gelir; gün ortasında mı, gece yarısında mı teşrif eder, bilinmez. Ama o gelince en çetin meselelerinizi
tereyağından kıl çeker gibi hâlleder, en çıkılmaz davaların içinden tüy gibi hafi çıkarsınız… Yıllarca
ümitle beklediğiniz büyük ikramiye, eşref saat çalar çalmaz size isabet eder. Bir türlü içinden çıkamadığınız davaları eşref saatte çabucak hâlleder, sonra nasıl hâllettiğinize siz de şaşarsınız. Çünkü
eşref saat gelmiştir. O saate hiçbir şey dayanamaz. Asırlarca ve asırlarca geçit vermeyen dumanlı
dağlar bile eşref saat gelince delinir, treniniz onun bağrından düdüğünü öttüre öttüre geçer gider.
Yalnız sizin, teker teker insanların hayatında değil; milletlerin hayatında bile eşref saatler vardır.
O saatler gelmeyegörsün, milletler esaretten kurtulurlar; o saatler gelip çatınca ordular harikalar
yaratırlar. İnsanların kaderleri o saatlerde değişir, talih o saatlerde adamın yüzüne gülmeye başlar.
Demek bütün mesele eşref saatin gelmesine veya o saatin geldiğini anlamaya bağlı öyle mi?
Öyledir. Hatta ben öyle zannediyorum ki eşref saat görünmez kuvvetlerin, esrarlı hesapların,
içinden çıkılmaz bilmecelerin işlettiği bir saat değil, insanların bizzat kendileri tarafından işletilen
veya sadece dikkatli olmaları sayesinde geldiği kolayca fark edilen bir saattir. Ama dikkatli olmayan,
kendini hayatın akışına bırakmış veya akıntıların tersine sandalını yürütmeye çalışan insan, eşref
saatin geldiğini fark etmek şöyle dursun, duvardaki asma saatin on ikiye çeyrek kalayı gösterdiğini
bile görmez.
Milletlerin eşref saatlerini büyük dâhiler keşfeder. Bizim gücümüz oralara yetmediği için sadece
gündelik hayatımızda hatta aile hayatımızda yer alan ufak tefek eşref saatlerden, daha doğrusu birbirimizin eşref saatlerini kollamanın sırlarından bahsedeceğim.
Muhakkak ki her şeyin bir zamanı vardır. Zaten eşref saat de bu zamandan başka bir şey de-
ğildir. İşte ne yapıp yapıp onu kollamalı. Sırasını getirmek de eşref
saati bulmak demektir.
(…)
“Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” diye bir söz vardır. Duvardaki
saatleri yaylar işletiyorsa ev hayatındaki eşref saatleri de tatlı dil işletir. Onun hiç gelmeyeceğini sandı-
ğınız bir anda sarf edeceğiniz hoş
bir cümle, yerinde bir iltifat, eşref
saatin akrebini 12’ye getiriverir.
(…)
Her iyi şey eşref saatte olur. Biraz sabır göstermek, biraz dikkatli
davranmak, insanların bam teline
dokunmamaya çalışmak evinizde eşref saati sık sık çaldırmak için kâfiir.
Şevket RADO
(Kısaltılmıştır.)
www.dersturkce.com
2024