HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
1. Bilim insanı olmak ister misiniz? Sebepleriyle açıklayınız.
2. Dünyaya fayda sağlayacak bir buluş yapsaydınız ne yapardınız?
^ Metni, noktalama işaretlerine dikkat ederek sesli okuyunuz.
BİR DÂHİYLE KONUŞMAK
Prof. Oktay Sinanoğlu ile 1997 yılında tanıştım, gazetecilik yapıyordum ve bir dergide kendisiyle bilim dünyası hakkında yapılan bir söyleşiyi okumuştum. "Türkçe eğitim yapılmazsa bilim olmaz." diyen Sinanoğlu, defalarca televizyonlara çıkmış, gazete ve dergi yazılarıyla gündeme gelmişti. Ve ben ne yazık ki ondan haberdar değildim; dünyanın el üstünde tuttuğu bu bilim adamı, üstelik Yale (Yeyl) Üniversitesindeki görevini artık Türkiye merkezli yürütüyordu.
Şansım yaver gitti ve Yale'e gitmeden önce, dönem dönem öğrencilerini takip etmek için ABD'ye gidiyor, onunla telefonla görüşerek randevulaştık. Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Fakültesinin devlet dairesini andıran koridorlarından odasına ilerlerken merak içindeydim. Heyecanın içinde biraz korku olan bir merak... Söyleşi, dokusu farklı birini müjdeliyordu. Yanılmamıştım. (...)
Oktay Sinanoğlu, dünyada bir Türk bilim adamı olarak kendini kabul ettirmenin ötesinde ürettiği teoriler, çözdüğü kuramlarla çığır açmış birisi. 1962 yılında, henüz 26 yaşındayken -bürokratik işlemler iki yıl sürdüğü için gazetelere 28 yaşında diye geçse de, Yale Üniversitesinde "en genç profesör" unvanını aldıktan sonra "Yale'de Bir Harika Türk", "Altın Çocuk", "Bilimin Harika Çocuğu" manşetleriyle dünyaya tanıtılıyor.
Yıllarca çözülemeyen teorileri son derece basit bir şekilde bilim dünyasına kazandırıyor. Pek çok alanda öncü oluyor, -Türkçe'nin korunması da dâhil- ödüller alıyor. İki kere Nobel'e aday gösteriliyor. Bilim dünyasına değerli bilim adamları yetiştiriyor. Bilimsel alanda yaptiğı son derece önemli işler dışında hayatinı eğitimin Türkçe yapılmasının önemine ve Türk kimliğinin hak ettiği yere gelmesine adıyor. Tüm bilgisini, birikimini Türkiye için kullanmak üzere savaş veriyor. Türkiye'de birçok üniversitenin kuruluşunda yer alıyor, araştirma merkezleri kurulması ve bilimde söz sahibi olmamız için uğraşıyor. Öncü yanı o kadar çok ve etkileyici ki bir Türk olarak bunlarla gururlanmamak imkânsız.
Oktay Sinanoğlu, geleneklerimizden gelen söylemle, söyleşiler boyunca "ben" yerine "biz" demeyi tercih etti hep. O kadar ki tek başına ürettiği teoriler için dahi "biz"i kullanması kendini yaptiğı işe vermesi ve onun içinde erimesinin de deliliydi; onun için "ben" değil "biz" vardı öncelikle; kendi yarattığı önemli buluş ve teorilerde dahi... Ün, şöhret peşinde kesinlikle değil; pek çok bilim adamını Nobel'e aday göstererek ödül kazanmalarını sağlıyor ama asıl uğraşı kendisinin alacağı ödüller değil: "Kaç kere Nobel'e aday gösterildik. Belgelerini yolla diyorlar, iki sandık dolusu belge, üşeniyorum, yollamıyorum!"
Ürettiği bilimsel teorileri bir yana bırakırsak -ki asla bırakamayız- hayati roman olacak kadar zengin bir dâhi vardı karşımda. Descartes'ın "Düşünüyorum, öyleyse varım." sözünü "Varım, öyleyse düşünüyorum." olarak okuyan Sinanoğlu, çok renkli, çok ilginç, çok yönlü, tüm dâhiler gibi sıra dışı bir insan. O, merkezini ABD'den Türkiye'ye taşımaktaki asıl amacını, ülkemizin gittikçe kangrenleşen sorunları konusunda insanları aydınlatmak ve ülkesine mümkün olduğunca yardımcı olmak olarak özetliyor.
Sinanoğlu, "Benim çalışma alanım bir üçgendir; bu üçgenin köşelerinde fizik, kimya ve matematik vardır. Bazen de son çalışmalarımda olduğu gibi biyolojiye giriyorum." diyor tevazu ile. Cümleleri yaptiklarını çok basite indirgese de muazzam derinliğe sahip bir insanın dünyasına girmenin keyfini çıkarmanız dileğiyle.
Emine ÇAYKARA
(Kısaltilmıştir.)
EMİNE ÇAYKARA (1964 -...)
Arkeolog ve sanat tarihçisi. "Türk Aynştaynı Oktay Sinanoğlu" ve "Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık" adlı kitapların yazarıdır.
www.dersturkce.com
2024