6.SINIF TÜRKÇE KİTABI METİNLERİ
AFFET BABACIĞIM
Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi, babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartımalar bazen inanılmaz boyutlara
ulaşıyordu. Yine böyle bir tartıma anında eşi bütün bağları kopardı ve:
“Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak.” diyerek rest çekti
Eşini kaybetmeyi göze alamazdı. Babası yüzünden çıkan tartımalar dışında, mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven bir eşi ile bir çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve sorunlarla karşılaşmıştı.
Hâlâ onu ölürcesine seviyordu. Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı
Babasına lazım olabilecek bütün malzemeleri hazırladıktan sonra, yatalak olan babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı.
Oğlu Can:
“ Baba ben de seninle gelmek istiyorum” diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.
Kara kışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tii yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can sürekli babasına:
“Baba nereye gidiyoruz?” diye soruyor, ama cevap alamıyordu.
Öte yandan nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adam gizli gizli gözyaşı döküyor, oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.
Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti Baraka tipindeki dağ evi artı çürümeye yüz tutmuş, tavan çatlaklarından sular süzüyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdikten sonra diğer malzemeleri de taşıyarak babasını sırtlayıp yatağa yerleştirdi.
Tipi, barakanın içinde hissediliyordu. Adeta fırtınalar esen barakanın içindeki babasını çaresizlik içerisinde izledi. Kendisi daha şimdin üşümeye başlamıştı Yarın yine gelip bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü. Öyle üzgündü ki dünya başına göçüyor gibiydi.
O, bu duygular içindeyken babası yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti içi yanıyordu fakat belli etmemeye çalışıyordu.
Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle olanları seyrediyordu. Artı gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini
defalarca öptü.
“Beni affet” der gibi sarıldı, kokladı. Artı ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
“Buna mecburum.” der gibi baktı babasının yüzüne ve Can’ın elini tutup hızla barakayı terk etti.
Arabaya bindiler. Can yola çıktılarında:
“Neden dedemi o soğuk yerde bıraktı?” diye ağlamaya başladı. Verecek hiçbir cevap bulamıyor,
“”Annen böyle istiyor.” da diyemiyordu. Can:
“Baba sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?” diye sorunca, dünyası başına yıkıldı.
O soruyla birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında “Beni affet baba!” diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış ve çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Oğlu,
“Baba beni affet, sana bu şekilde davrandığım için affet.” diye söyleniyordu.
Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu:
“Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki sen beni atasın.”
Murat ERTAN
Aile, İnsan ve Hayat Öyküleri
www.dersturkce.com
2024