6.SINIF TÜRKÇE KİTABI METİNLERİ
ANADOLU'DA RENKLER ÜSTÜNE
Anadolu'da insanlar susar ya da susmak zorunda kalırlarsa, o zaman renkler, çizgiler dile gelir, konuşur. Buna "sessizlik içinde sesler" diyebilirsiniz. Sevdiğine sarı bir yağlık gönderenin sevdası yeğindir, sararıp solmadadır. Yeşil murattır, sevgiliye ulaşır; mavi umuttur, beyaz mutluluğu, siyah üzüntüyü söyleşir. Al giyenin gönlü dolu, mor giyenin çoktur malı... Pembeye gönlüm akmaz, turuncuya kimse bakmaz.
Anadolu süslemelerindeki çizgilerin, şekillerin, desenlerin de dili vardır, her biri ayrı birer anlam taşır. Anadolu kadını, tezgâhının, gergefinin başına oturmaya görsün, bir kitap dokur, bu kitabı ancak o dilden anlayan okur.
Dokuduğu kitap, halıdan kilime, uçkurdan peşkire renk renk, sayfa sayfa açılır. Anadolu'nun çeşitli bitkileri bu renklerdedir. Kırmızı mı gerek, kaynatırlar kızılçam kabuğunu, kara mazıyı, sütleğeni, doğu çınarını, işte size tutam tutam kırmızı. Sarı mı istiyorsunuz, papatya çiçeğinden, yeşil yabani naneden, kahverengi ceviz kabuğundan. Daha başka otlar, kökler çeşit çeşit renk verir. Yıllar yılı solmayan, güneşe, suya dayanıklı boyalar, Anadolu'nun geleneksel boyalarıdır.
Birçok köyün, kasabanın yanı başında "boyalık" denen tarlalar vardır. Boya bitkileri özel olarak bu topraklarda yetiştirilir. Renkler dizi dizi desenlerde yerini alırken, desenler de dizi dizi tezgâha yayılır. Her desenin bir adı vardır: Yılanlı bahçe, horoz ibiği, güneş yangını, karınca izi, yürek ağrısı, cennet çiçeği, güvercin gözü bunlar arasındadır. Kimi uğur getirir, kimi mutluluk. Tümüyle iyilik ve güzellik... Renkler sevgiye açılan kapı...
Gör bak şairimiz ne diyor:
Renkler sıra sıra çıksın karşıma
Yeşille karışık alı severim.
Yeni girmiş on üç, on dört yaşına,
İnce bel üstüne şalı severim.
Gönlümü doldurdu sümbülün moru,
Ak zambaklar açmış bak iri iri.
Laleler, nergisler süsler baharı,
Goncadayken hemen gülü severim.
Severim renkleri turuncu, sarı,
Göğün mavisini, ala dağları
Çağlayan suları, yeşil bağları,
Çiçekli, meyveli dalı severim.
Anadolu dağları, ovaları, boz bulanık yaylaları ile bir renk cümbüşüdür. Renkler çağrışır düğünlerde, renkler sergilenir bayramlarda, seyranlarda. Yedi rengi şerit şerit tümleyerek bir kemer gibi gökyüzünü kuşatan gökkuşağı, Anadolu'da bir efsane kaynağıdır. Aslında, güneş ışınlarıyla yağmur damlacıklarının meydana getirdiği bu tabiat olayı, kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert, mor renkler içinde Gürün şalı gibi, gökyüzünü kuşatır. Eski Türk efsanelerine göre, gökkuşağı mutluluğa giden yoldur, insanlar ona koşar; ne var ki ele avuca sığmaz. Bir türlü yakalanmaz. Hani bir hikâye anlatırlar mutluluk üstüne. Mutlu olmak isteyen, ne yazık ki mutluluğu bir türlü bulamayan bir padişah, derdini bir bilgine açar. Bilgin:
- Padişahım! Sizin mutluluğunuz, mutlu olduğunu söyleyen bir insanın gömleğinde saklıdır. Böyle bir insanı bulur, gömleğini giyerseniz mutlu olursunuz, der.
Mutlu insanın gömleği... Padişah, ülkesine adamlar salar. Köşe bucak aratır. Kimse " Mutluyum." demez. Her insanın bir derdi, bir çilesi vardır. Sonunda padişahın adamları, bir dere kenarında koyunlarını otlatan bir çobana rastlarlar. Çoban hem kaval çalmakta, hem de:
- Oh, dünya ne güzel, çok mutluyum çok, diye söylenmektedir.
Adamlar:
- İşte mutlu bir adam. Bundan mutlusunu bulamayız, diyerek çobanı yakalarlar. Bir de ne görsünler, mutluyum diyen çobanın sırtında gömleği yok!
İşte böyle... Mutluluk gibi, renkler de ele avuca sığmaz. Bir görüntüdür ancak görebilenler
için.
Mehmet ÖNDER Aldı Sözü Anadolu
www.dersturkce.com
2024