6.Sınıf Türkçe ÇILGIN DEDEMİN ZAMAN MAKİNESİ Metni (Yansıt Oku - MEB) 2023-2024




6.Sınıf Türkçe ÇILGIN DEDEMİN ZAMAN MAKİNESİ Metni (Yansıt Oku - MEB)



Ekleyen: 6.Sınıf | Okunma Sayısı: 2595

6.SINIF TÜRKÇE KİTABI METİNLERİ


 

ÇILGIN DEDEMİN ZAMAN MAKİNESİ

(Yavuz, anne ve babasını kaybettikten sonra dedesi ve halasıyla yaşamaya başlayan bir ço­cuktur. Dedesi üniversitede araştırmalar yapan çılgın bir profesördür. Üzerinde çok çalıştığı zaman makinesini sonunda icat etmiş, adını da bir Osmanlı gemisine ithafen "Ertuğrul" koymuştur. Ancak Yavuz, dedesinin zaman makinesiyle geçmişe giderek geri dönemeyeceğini düşünüp üzülmektedir. Tek çaresi makineyi bozmaktır. Bir gün zaman makinesine gizlice girer ve makinenin bir kablosunu keser. İşte tam o sırada olanlar olur.)

Ertuğrul Yola Çıkıyor

İşim bitmişti. Elektrik devresini kapatır kapatmaz çıkacaktım. Fakat o anda beklenmedik bir şey oldu. Atölyenin kapıları ardına kadar açıldı. Sonra iki vinç Ertuğrul'u serbest bırakmak için çatıya kancalarını taktı. Gıcırtılar arasında atölyenin çatısı havalandı ve içeriye sel gibi güneş ışığı doldu.

Ertuğrul'un içinde mahsur kalmıştım. Mika ve cam karışımı şeffaf mahfazası içinde görünme­mem mümkün değildi. Bir an bocaladıktan sonra kendimi erzak bölmesinin içine attım. Su damaca­nalarının arasına kıvrıldım.

Bulunduğum yerden dışarısını görebiliyordum. Vakit gittikçe daralıyordu ve Ertuğrul'un da­vetsiz misafiri olarak yerimi almıştım. İçten içe seviniyordum ama eğer ona ciddi bir arıza vermişsem bu sevincimin kursağımda kalacağını da biliyordum.

Bana aylar gibi uzun geçen bir yarım saatin sonunda karşımdaki panelin üstünde ışıklar yanıp sönmeye başladı. Demek ki kumanda masasındaki elektrik devresi, Ertuğrul'un hareketini başlatacak olan görevli tarafından kapatılmıştı. Fakat içerde verdiğim hasardan dedemin henüz haberi yoktu.

Nihayet dedem ve onun sadık asistanı Orhan, Ertuğrul'un deri koltuklarına oturdular. Dışarıda büyük bir uğultu hâlinde sesler yükseliyordu:

-                     Yaşa! Var ol!

-                     Seninle gurur duyuyoruz!

Bir ara halamın çığlığını duyar gibi oldum:

- Yavuz, Yavuz içerde! Lütfen izin verin! diye yalvarıyordu. Fakat herkes bu gizemli yolculuğun büyüsüne kendini o kadar kaptırmıştı ki onun ne söylediğini duymuyorlardı. (...)

Artık yolculuğa çıkma vaktiydi. Korkumdan kıpırdayamıyordum. Yerimden çıkarak bu büyülü anı bozarsam dedem küplere biner, etrafına dehşet saçardı. Çaresizlik içinde beklemeyi seçtim. İtiraf edeyim ki kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.

Birden aklıma kestiğim kablo geldi. Eğer işe yaramışsa Ertuğrul hareket etmeyecekti. Bunu anlamanın tek yolu vardı: Ertuğrul'un hareket etmesi.

İkaz ışıkları üç kere yanıp söndü. Kumanda masasındaki adam, sağ elini yukarı kaldırdı. Birkaç saniye orada tuttu ve elini aşağı indirirken "Ateş!" diye haykırdı.

Bir anda şiddetli bir sarsıntı ile yüreğim ağzıma geldi. Kulakları sağır eden bir gürültü koptu ve bizi taşıyan roket rampadan ayrıldı. Hızla yükselmeye başladık. (...)

Dedem Ertuğrul'un radyosunu açtı. Haberleşmek için radyo kullanacaktı. Koordinatlarımızı yeryüzüne bildirdi. Oradan doğru rotada olduğumuzun haberini alınca başka bir cihazdan bir müzik kanalı açtı. Keyifli bir şarkının ezgileri yayıldı. (...)

Radyodan "acil" koduyla bir anons yapıldı. Dedem derhâl kulaklıklarını takti ve dinledi.

-                     Vay canına! diye bir çığlık attı. Gemimizde davetsiz bir misafir varmış!

İşte o anda az kalsın korkudan ölüyordum. Ertuğrul'a bindiğim dedeme bildiriliyor. Kıyamet kopmak üzereydi. (...)

Yavaşça ayağa kalktım. Korkudan dilim tutulmuştu. Ertuğrul'a niçin girdiğimi sorarlarsa yalan söylemek zorunda kalacaktım. Bereket versin, sırf merakım yüzünden bindiğimde hemfikirdiler.

 

Yeryüzü görünmüyordu artık. Her şey yolunda idi. Bir ara Orhan abi sistemde bir eksiklik ol­duğunu söyledi. Mavi lambalardan biri yanmıyordu. Fakat arızanın nereden kaynaklandığını bulacak durumda değildiler. Çünkü Ertuğrul yoluna kusursuz devam ediyordu. (...)

 

 

Dedem geçtiğimiz koordinatları, yönümüzü saatte kaç km hızla yol aldığımızı her saat başı seyir defterine yazıyordu. Benim gemide olduğumu ve sırf merakım yüzünden gizlice bindiğimi de dakikası dakikasına not etti.

-                     Tarihe mal oldun evlat! İleride bu geziyi inceleyecek bilim adamları kitaplarında senden de söz edecekler. Ha hah ha!

Utancımdan yere baktım. Dedemin keyfini kaçırmamam gerekiyordu.

-                     O artik yardımcı asistanımızdır, dedi Orhan abi. (...)

Orhan Abi dedeme son raporunu verirken biraz endişeliydi:

-                     Hocam, korkarım bir aksilik var, dedi.

-                     Nasıl bir aksilik?

-                     Ertuğrul zamanın gerisine gitmiyor!

-                     Ne demek gitmiyor?

-                     İleri gidiyor hocam. Geçmişe gittiğini sanıyordum ama sistem tam tersine çalışıyor.

-                     Bu mümkün değil! Ertuğrul geçmiş zamanlara gitmek için programlanmıştır. Gelecekte ne işi olabilir?

Birden Orhan Abinin çığlını duydum:

-                     Zamanı geri saran düzeneğin kablosu koparılmış! diyordu.

Dedem eğildi, kablo demetinin içinden koparılmış mavi kablonun ucunu eline aldı.

-                     Bunu kim yapmış olabilir? diye haykırdı. Sonra bir şey hatırlamış gibi kalktı. Damacanaların arasında duran penseyi buldu.

-                     Kalk bakalım ufaklık, diye gürledi. Bunu niçin yaptın?

-                     Siz gitmeyesiniz diye.

(...)

-                     Ne yapmamı istersiniz hocam? diye sordu Orhan Abi.

-                     Şimdilik hiçbir şey, dedi dedem. Bırakalım Ertuğrul bizi geleceğe götürsün. Gerçi herkes bi­zim geçmişe yolculuk yaptığımızı biliyor ama mükemmel bir sürpriz onları bekliyor. Bırakalım her şey kendi içinde gelişsin.

Gözlerinin içi gülüyordu. Ben de gülümsedim. Şeffaf zaman gemisinin içinde dede torun ku­caklaştık. (...)

Kötü niyetle girdiğim Ertuğrul'da şimdi bir kahramandım. Dahası artık misafir değil, araştır­maya çıkmış ekibin gerçek bir üyesiydim. Dünya'ya döndüğümüzde gazeteler benden "Geleceğe yol­culuk yapmayı başaran çocuk" diye söz edeceklerdi.

Ertuğrul, yuvasına yumuşak bir iniş yapan kartal gibi süzülerek bir tepenin üzerine indi. Saat sabahın üçünü gösteriyordu. Ortalık zifiri karanlıktı. Nereye, hangi yıllara iniş yaptığımızı bilmiyorduk. Her şey güneş doğduğu zaman belli olacaktı. Çok heyecanlıydım.

Dedem:

-                     İyi bir uyku çekmenin tam zamanı, dedi.

Battaniyelerimize sarılarak derin bir uykuya daldık.

Sara GÜRBÜZ ÖZEREN

Çılgın Dedemin Zaman Makinesi/Büyük Sır (Kısaltılmıştır.)

 

 

 




 Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece dersturkce.com'a aittir. Sitemizde yer alan dosya ve içeriklerin telif hakları dosya ve içerik gönderenlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. Telif hakkına sahip olan dosyaları lütfen iletişim bölümünden bize bildiriniz. Dosya 72 saat içerisinde siteden kaldırılır.Telif Hakkı Hakkında|Editör, ziyaretçi ya da üyelerimiz tarafından eklenen hiç bir içerikten dersturkce.com sorumlu değildir.İLETİŞİM:dersturkcem@gmail.com
Sitemiz hiçbir şekilde kar amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.