6.SINIF TÜRKÇE KİTABI METİNLERİ
EMEĞİN DEĞERİ
Yeryüzünde insanın sahip olduğu her şey; bilimde, teknikte ulaştığı düzey hep harcanan emeklerin sonucudur. Emek; çabadır, üretmektir, bir şey ortaya koymak için sabır ve özenle dökülen alın teridir.
İnsanlığın mağaradan çıkıp evlere yerleşmesi, toplayıcılıktan çiftçiliğe geçmesi, bugün hayran olduğumuz uygarlıkların yaratılması hep emekle gerçekleştirilmiştir. Mısır'ın piramitleri, İnkalar'ın tapınakları, Babil'in asma bahçeleri insan emeği, alın teri ve çabası ile ortaya çıkmıştır. Hiçbir kâhin, hiçbir büyücü büyülü sözler söyleyerek onları gökten indirmemiştir. Yüzyıllar boyunca insan beyni düşünmüş, hayal etmiş, sorgulamış; insan eli de bunları eyleme dökmüştür. Böylece, aklın ve elin birlikteliğinden emek ortaya çıkmıştır. İnsanoğlu, emekle maddeye hükmetmeye, onu biçimlendirmeye, onu işe yarar hâle getirmeye başlamıştır. Yani emek insan yaşamının her alanında ve insanın her eyleminde karşımıza çıkar.
Sanat yapıları da emekle ortaya çıkar. Dünyanın tanıdığı hiçbir ressam bir günde ünlü bir ressam olmamıştır. Yıllarca karınca sabrı ile çalışarak, yokluğa direnerek, adeta iğneyle kuyu kazarak üne kavuşmuştur. Bir tabloyu ve onu boyamak üzere kullanılan fırçayı düşünün. Ressam o tablodaki her santimi, tek tek fırça darbeleriyle işleyerek resmini tamamlar. Eline bir rulo alıp bütün yüzeyi beş dakika içinde sıvamaya benzemez tablo yapmak. Ressam her fırça darbesi için sanat zevkini, renk anlayışını, özenini ve sabrını koyar ortaya. Sabır ve heyecanla aylarca uğraşarak kafasındaki soyut resmi tuvalde somutlaştırmaya uğraşır.
Yazarlar ve şairler için de bu böyledir. Onlar da bir yapıtı oluştururken aylarca, hatta yıllarca uğraşırlar. Sabahlara kadar süren masa başı kağıt, kalem didişmelerinden beğenilmeyip yeniden yazılan cümleler, paragraflar ve sayfalardan sonra yapıt ortaya çıkar. Yazar veya şair kullandığı her sözcüğü tek tek işleyip bir kuyumcu titizliği ile yazıdaki yerine yerleştirmek zorundadır. O ele avuca sığmaz sözcükleri, sihirlerini bozmadan yakalayıp bir yazıya yerleştirmek uykusuz gecelere mâl olur.
Emeğin değerini anlamak için hiç uzağa gitmeye gerek yok. Sıradan insan bile, günlük hayatın en basit işlerini yaparken bir emek, bir çaba harcar. Ev kadını; evini temiz tutmak, yemeğini hazırlamak için çaba harcamak zorundadır. Bir insan yavrusunu yetiştirmek, aileden başlayarak okul, öğretmen ve diğer sosyal kurumların harcadığı çabanın, emeğin sonucunda gerçekleşir. Çiftçinin bir fidanı yetiştirmesi de öyle... Çiftçi onun suyunu, gübresini, çapasını, ilacını ihmal etse fidancı ağaç hâline dönüşebilir mi? Yediğimiz ekmeğin tarladan soframıza gelinceye kadar geçirdiği yolculuğu düşünün. Çiftçiden fırıncıya, bakkala kadar kaç kişinin emeği geçmiştir. O yüzden bu kadar güzeldir ekmek...
Emeğin hayatımıza getirdiği maddi kazanımlar dışında, insanlar tarafından pek fark edilmeyen manevi katkıları da vardır. O da bir şeyi kendi emeğimiz, alın terimiz ve sabrımızla elde etmekten duyduğumuz kıvançtır, ruh doygunluğudur. İnsanın pişirdiği ekmeği yemesi ile fırından satın aldığı ekmeği yemesinin keyfi aynı olamaz. Her şeye kolaydan, alın teri dökmeden sahip olanların mutsuzluğu, doyumsuzluğu bu yüzdendir. Elleriyle üretmenin, küçük küçük parçalardan bir bütünü ortaya çıkarmanın keyfini bilmediklerindendir. Mirasyedinin koca bir serveti birkaç günde eritmesi de bundandır. Onların üretilmesi, kuruş kuruş biriktirilmesi sürecine katılmadığı, o yürek çarpıntısını yaşamadığı içindir.
Kısaca emek; insan yaşamının anlamıdır, beyninin düşündüğünü elleriyle var ederek yaşamını çiçeklendirmesidir. İnsana dünyada kalma; bu havayı, bu suyu kullanma hakkını veren şeydir. İnsanın kendini ve çevresini güzelleştirmesinin yoludur.
E. Nedim PEHLİVAN Evdeki Öğretmen
www.dersturkce.com
2024