Uyuşamayız yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin, kalaylı
kapta;
Benimki aslan ağzında;
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
Ama seninki de kolay değil, kardeşim;
Kolay değil hani,
Böyle kuyruk sallamak tanrının günü…
Şiir kitapları
Hikâye/Şiir
Yazılar
Çeviri
Ahmet Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904 günü İstanbul’da doğdu. Babası Abdülbaki Fazıl Bey, annesi ise Mediha Hanım’dır. Necip Fazıl Kısakürek, 25 Mayıs 1983’te vefat etti.
Örümcek Ağı (1925)
Kaldırımlar (1928)
Ben ve Ötesi (1932)
Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil (1933
Tohum (1935)
Beklenen (1937)
Bir Adam Yaratmak (1938)
Künye (1938)
Sabır Taşı (1940)
Namık Kemâl (1940)
Çerçeve (1940)
Para (1942)
Vatan Şairi Nâmık Kemâl (1944)
Müdafaa (1946)
Halkadan Pırıltılar (Veliler Ordusundan) (1948)
Nam (1949)
Çöle İnen Nur (İzinsiz Baskı) (1950)
101 Hadis (Büyük Doğu’nun 1951’de verdiği ek) (1951)
Maskenizi Yırtıyorum (1953)
Sonsuzluk Kervanı (1955)
Cinnet Mustatili (Yılanlı Kuyudan) (1955)
Mektubat’tan Seçmeler (1956)
At’a Senfoni (1958)
Büyük Doğu’ya DOĞRU (İdeolocya Örgüsü) (1959)
Altun Halka (Silsile) (1960)
O ki O Yüzden Varız (Çöle İnen Nur) (1961)
Çile (1962)
Her Cephesiyle Komünizm (1962)
Türkiye’de Komünizm ve Köy Enstitüleri (1962)
Ahşap Konak (Büyük Doğu’nun 1964’te verdiği ek) (1964)
Reis Bey (1964)
Siyah Pelerinli Adam (Büyük Doğu’nun 1964’te verdiği ek) (1964)
Hazret (1964)
İman ve Aksiyon (1964)
Ruh Burkuntularından Hikâyeler (1965)
Büyük Kapı (O ve Ben) (1965)
Ulu Hakan II. Abdülhamid Han (1965)
Bir Pırıltı Binbir Işık (1965)
Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar I (1966)
Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar II (1966)
Büyük Kapı’ya ek (Başbuğ Velilerden) (1966)
İki Hitabe: Ayasofya / Mehmetçik (1966)
El Mevahibü’l Ledüniyye (1967)
Vahidüddin (1968)
İdeolocya Örgüsü (1968)
Türkiye’nin Manzarası (1968)
Tanrı Kulundan Dinlediklerim I (1968)
Tanrı Kulundan Dinlediklerim II (1968)
Peygamber Halkası (1968)
1001 Çerçeve 1 (1968)
1001 Çerçeve 2 (1968)
1001 Çerçeve 3 (1968)
1001 Çerçeve 4 (1968)
1001 Çerçeve 5 (1968)
Piyeslerim(Ulu Hakan/Yunus Emre/S. P. Adam) (1969)
Müdafaalarım (1969)
Son Devrin Din Mazlumları (1969)
Sosyalizm Komünizm ve İnsanlık (1969)
Şiirlerim (1969)
Benim Gözümde Menderes (1970)
Yeniçeri (1970)
Kanlı Sarık (1970)
Hikâyelerim (1970)
Nur Harmanı (1970)
Reşahat (1971)
Senaryo Romanları (1972)
Moskof (1973)
Hazret (1973)
Esselâm (1973)
Hac (1973)
Çile (Nihaî Tertib) (1974)
Rabıta (1974)
Başbuğ Velilerden 33 (Altun Silsile) (1974)
O ve Ben (1974)
Bâbıâli (1975)
Hitabeler (1975)
Mukaddes Emanet (1976)
İhtilal (1976)
Sahte Kahramanlar (1976)
Veliler Ordusundan 333 (Halkadan Pırıltılar) (1976)
Rapor 1 (1976)
Rapor 2 (1976)
Yolumuz, Halimiz, Çaremiz (1977)
Rapor 3 (1977)
İbrahim Ethem (1978)
DOĞRU Yolun Sapık Kolları (1978)
Rapor 4 (1979)
Rapor 5 (1979)
Rapor 6 (1979)
Aynadaki Yalan (1980)
Rapor 7 (1980)
Rapor 8 (1980)
Rapor 9 (1980)
Rapor 10 (1980)
Rapor 11 (1980)
Rapor 12 (1980)
Rapor 13 (1980)
İman ve İslâm Atlası (1981)
Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu (1982)
Tasavvuf Bahçeleri (1983)
Kafa Kâğıdı (1984)
Hesaplaşma (1985)
Dünya Bir İnkılâp Bekliyor (1985)
Mümin (1986)
Öfke Ve Hiciv (1988)
Çerçeve 2 (1990)
Konuşmalar (1990)
Başmakalelerim 1 (1990)
Çerçeve 3 (1991)
Hücum Ve Polemik (1992)
Başmakalelerim 2 (1995)
Başmakalelerim 3 (1995)
Çerçeve 4 (1996)
Edebiyat Mahkemeleri (1997)
Çerçeve 5 (1998)
Hâdiselerin Muhasebesi 1 (1999)
Püf Noktası (2000)
Hâdiselerin Muhasebesi 1 (1999)
Püf Noktası (2000)
Bekleyen
Bayram
Halide Edip Adıvar Hayatı ve Eserleri
Türk romancı. Siyasal alanda da etkinlik göstermiştir.
İstanbul'da doğdu. Kimi kaynaklara göre doğum yılı 1884'tür. İngiliz terbiyesiyle yetişmesini isteyen babası onu Üsküdar Amerikan Kız Koleji'nde okuttu. Orada Rıza Tevfik'den (Bölükbaşı) Fransız edebiyatı dersleri aldı ve Doğu'nun mistik edebiyatını dinledi. Sonradan evlendiği Salih Zeki'den de matematik dersleri alıyordu. Koleji 1901'de bitirdi. 1908'de gazetelere yazmaya başladığı kadın haklarıyla ilgili yazılardan ötürü gericilerin düşmanlığını kazandı. 31 Mart Ayaklanması'nda bir süre için Mısır'a kaçmak zorunda kaldı.1909'dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. Gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında İstanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. 1919'da Sultanahmet Meydanı'nda, İzmir'in işgalini protesto mitinginde yaptığı etkili konuşma ünlüdür. 1920'de Anadolu'ya kaçarak Kurtuluş Savaşı'na katıldı.
Kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası ve Atatürk ile siyasal görüş ayrılığına düştü. 1917'de evlenmiş olduğu ikinci kocası Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye'den ayrıldı. 1939'a kadar dış ülkelerde ya şadı. O yıllarda konferanslar vermek üzere Amerika'ya ve Mohandas Gandi tarafından Hindistan'a çağrıldı. 1939'da İstanbul'a dönen Adıvar 1940'ta İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı oldu, 1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954'te istifa ederek evine çekilmiş ve 1964'te ölmüştür.
Adıvar'ın Seviye Talip (1910), Handan (1912) ve Son Eseri (1913) gibi ilk romanları aşk öyküleri anlatan yapıtlardır. Yazar kahramanlarını yakıp yıkan bir sevgiyi dile getirmek istediği için kişilerin iç dünyasına yönelir ve bu sevginin zamanla bir tutkuya dönüşmesini sergiler. Bu yapıtların önemli özelliğini, birbirine benzeyen ve ondan önceki Türk romanlarında bulunmayan kadın kahramanlarda aramak doğru olur. Yazarın asıl amacı kadın
kahramanların kişiliklerini erkeklerin gözüyle değerlendirmek olduğu için, romanlarının anlatıcısı olarak bu kadınlara âşık erkekleri seçer ve fırtınalı bir aşk öyküsünü onların anı defterlerinden ya da mektuplarından anlatır. Erkek (bazen kadın da) evli olduğu için, kaçınılması olanaksız bir iç çatışma, romanların moral sorununu oluşturur ve roman ya kadının ya da erkeğin ölümüyle biter. Adıvar'ın, biraz kendi olduğunu iddia edilen bu kadın kahramanları, yazarın o dönemde ideal saydığı Türk kadınını temsil ederler. Seviye Talipler, Handanlar, Kâmuranlar her şeyden önce güçlü kişiliği olan, haklarını savunan, Batı terbiyesi almış, ama Batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi bir sanat alanında yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici kadınlardır.
Adıvar 1910 yıllarında Ziya Gökalp, Yusuf Akçura ve Ahmet Ağaoğlu ile birlikte Türk Ocağı'nda çalışmaya başladıktan sonra yazdığı Yeni Turan adlı romanında (1912) yurt sorunlarına eğilir. II. Meşrutiyet döneminde geçen bu ütopik romanda, Yeni Turan adlı idealist bir partinin program ve çalışmalarını anlatırken yeni bir Türkiye'nin hangi sağlam temellere oturtulması gerektiği hakkında o zamanki görüşlerini açıklamak fırsatını bulur. Ateşten Gömlek (1922) ve Vurun Kahpeye (1923) romanlarında Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'da tanık olduğu olayları, direnişleri, kahramanlıkları, ihanetleri anlatırken kendi gözlemlerinden yararlandığı için daha gerçekçidir. Bununla birlikte, bir aşk sorununun aşıldığı bu yapıtlarda da yüceltilmiş kadın kahraman yerini korur. Ancak şimdi, yine olağan dışı bu kadın, öncekiler gibi bireysel sorunlarla sarsılan kültürlü bir sanatçı olarak değil, milli dava peşinde erdemlerini kanıtlayan ya da Anadolu'da düşmana karşı savaşan bir yurtsever olarak çıkar karşımıza.
Adıvar'ın ilk yapıtlarında Türk okuruna sunduğu bir yenilik yarattığı bu kadın imgesidir. Bu imge toplumda birbirine karşıt olarak algılanan değerleri uzlaştırdığı için önemliydi. Osmanlı -İslam geleneklerine göre ev kadını olarak yetiştirilmiş basit ve cahil kadın, o dönemin aydın kesiminin gözünde geri kalmış bir uygarlığın simgesi gibiydi. Öte yandan Batılılaşmış "asrî" kadın da köklerinden kopmuş, değerlerini şaşırmış, namus anlayışı kuşku
uyandıran bir kadındı. Adıvar'ın kahramanları işte bu çelişkiyi kendilerinde uzlaştırmakla bir özleme cevap veriyorlardı. Çünkü bunlar hem Batılılaşmış hem de milli değerlerine bağlı kalmış, hem serbest hem de namus konusunda çok titiz, ahlakı sağlam kadınlardı. Gerektiğinde bir erkek gibi spor yapan, ata binen bu kadınlar üstelik dişiliklerini de korumayı başarmışlardır.
Adıvar'ın en ünlü romanı Sinekli Bakkal'da (1936) ileri bir adım attığını, yeni bir aşamaya vardığını görürüz. İlk romanlarının olay örgüsü bir iki kişi arasındaki bireysel ilişkilere bağlı olarak gelişirken, II. Abdülhamid dönemindeki Türk toplumunun panoramik bir tablosunu sergileyen Sinekli Bakkal'ın olay örgüsü siyasal, düşsel, toplumsal sorunlarla örülmüş olarak gelişir. Romanın okuru en çok çeken yönü de fakir kenar mahallesi,
zengin konakları ve saray çevresiyle II. Abdülhamid zamanının İstanbul'u anlatmasıdır. Ne var ki yazarın amacı bir dönemin Türk toplumunu yansıtmak değildir yalnızca. Bu felsefi romanda çevrelerin bir işlevi de belli değerlerin temsilcisi olmaktır. Sinekli Bakkal mahallesi gelenekleri ve insancıl değerleri sürdüren halk
kesimini; Genç Türkler'den Hilmi ve a rkadaşları devrimci aydınları; saray çevresi ise, yozlaşmış yönetici kesimi temsil eder. Roman iki kısma ayrılmıştır. Birinci kısmın ana teması Abdülhamid'in istibdat idaresi karşısında şiddete başvurarak devrim yapmanın geçerliliği sorunudur. Gerçi Adıvar içtenlikle ezilen halktan yanadır, ama gelenekçiliği ve savunduğu mistik dünya görüşü şiddete başvurarak devrim yapmayı onaylamasına izin vermez. Romanda II. Meşrutiyet'in ilanı "asırların kurduğu müesseselerin köklerini" söken, "içtimaî ve siyasî nizam ve
intizamı" altüst eden bir devrim olarak nitelenir. Doğru tutum Mevlevî tarikatından Vehbi Dede'nin yaptığı gibi "herhangi bir hayat fırtınasını sükûnetle seyretmek"tir. Yazar devrimden değil evrimden yanadır. Romanın ikinci kısmında yozlaşmış saray çevresi sergilenirken ana tema olarak Rabia ile Peregrini ilişkisi gelişir ve evlilikle son bulur. Bu evliliğin simgesel anlamı Batı ile Doğu'nun bileşimi olarak yorumlanmıştır. Ama Peregrini'nin "öyle
basit ve insanî ananeler" dediği geleneklere bağlı Sinekli Bakkal mahallesindeki cemaat yaşamına hayran olması, Müslümanlık'ı kabul ederek Rabia ile evlenmesi ve mahalleye yerleşmesi, daha çok Doğu değerlerinin üstünlüğüne işaret sayılmaktadır. Ne var ki yazar, Rabia ile Peregrini'nin sevişip evlenmelerine inandırıcı bir hava verememiştir. Farkedilir ki, olaylar yazarın kafasındaki bir görüşü dile getirmek için tertiplenmekte ve Doğulu kadın ile Batılı erkek yazarın tezi gereği seviştirilip evlendirilmektedirler. Birinci kısımda olay örgüsünün doğal gelişimi, farklı dünya görüşlerine sahip kişiler arasındaki çatışmadan doğan gerilim ve dramatik sahneler, ikinci kısımda yerlerini, zorlama izlenimi veren bir ilişkiye ve saray çevresinin tanıtılmasına bırakınca romanın
sanatsal düzeyi düşer.
1943'te CHP Ödülü'nü alan Sinekli Bakkal Türkiye'de en çok baskı yapan roman olmuştur. Sinekli Bakkal'ı izleyen romanların ise yazarın ününe katkıda bulunacak nitelikte oldukları söylenemez.
Adıvar çeşitli alanlarda etkinlik göstermiş, siyasal ve toplumsal konularda da hem Türkçe, hem İngilizce kitaplar yazmış, İngilizce'den Türkçe'ye çeviriler yapmıştır. Zamanının dış ülkelerde en çok tanınan Türk yazarı olmuştur. Yapıtlarından kimileri İngiliz, Fransız, Alman, Rus, Macar, Fin, Urdu, Sırp, Portekiz dillerine çevrilmiştir.
ESERLERİ:
Roman: Heyula, 1909; Raik'in Annesi, 1909; Seviye Talip, 1910; Handan, 1912; Yeni Turan, 1912; Son Eseri, 1913; Mev'ud Hüküm, 1918; Ateşten Gömlek, 1923; Vurun Kahpeye, 1923; Kalb Ağrısı, 1924; Zeyno'nun Oğlu, 1928; Sinekli Bakkal, 1936; Yolpalas Cinayeti, 1937; Tatarcık, 1939; Sonsuz Panayır, 1946; Döner Ayna, 1954; Akile Hanım Sokağı, 1958; Kerim Ustanın Oğlu, 1958; Sevda Sokağı Komedyası, 1959; Çaresaz, 1961; Hayat Parçaları, 1963; Öykü: Harap Mabetler, 1911; Dağa Çıkan Kurt, 1922; Kubbede Kalan Hoş Seda, (ö.s) 1974; Oyun: Kenan Çobanları, 1916; Maske ve Ruh, 1945;
Anı: Türkün Ateşle İmtihanı, 1962; Mor Salkımlı Ev, 1963; Diğer Yapıtlar: Talim ve Terbiye, 1911; Turkey Faces West, 1930; Conflict of East and West in Turkey, 1935; Inside India, 1937; Türkiye'de Şark-Garp ve Amerikan Tesisleri, 1955; İngiliz Edebiyat Tarihi, 3 cilt, 1940-1949; Doktor Abdülhak Adnan Adıvar, 1956
www.dersturkce.com
2024