7.SINIF OKUMAK METNİ
HAZIRLIK
için kitap getirmelerini isteyiniz.
“ Konuşma” bölümündeki yönerge doğrultusunda hazırlanmalarını sağlayınız.
1. Okuduğunuz ilk kitabı hatırlıyor musunuz?
Adını söyleyiniz.
2. Sizi en çok etkileyen kitap hangisidir? Niçin?
3. Ne tür kitaplardan hoşlanıyorsunuz?
OKUMAK
Kültürü çok geniş değerli bir dostum geçer gün bara diyordu ki:
— Artık berim içir yeryüzünde bir tek eğlence kaldı: okumak. Ne danstan ne toplanmalardan
hiçbir şeyden tatlı bir duygu alamıyorum. İnsanlardan kaçan yabani bir mahluk oldum.
Bu duyuş, belki sinir bozukluğundan geliyor. Yalnız doğru bir tarafı var ki o da dostumun her
tatlı duyguya karşı taş gibi donuk ve soğuk kaldığı hâlde okumaktan kendini alamamasıdır. Demek
kültürlü bir insan için düşünen, anlayan, öğrenmek isteyen bir kimse için her eğlence geçebiliyor, her
şey sönüp gidiyor, yalnız okumak kalıyor. Öyle ise okumak nedir, nasıl bir iştir ki böyle
sürekli ve kolay ölmeyen bir tadı var? Yazı, bir türlü ölümü ortadan kaldıramayan insanoğlunun
ölüme karşı bulabildiği tek çaredir. Yazı, zekânın fotoğrafıdır. Çalardan çağlara, ellerden ellere
geçe geçe, bütün tarihi aşıp gelir. Onda, insan hayatının her yaprağı üstünde gezen gözlerin ışıkları,
düşünen kafaların gölgeleri bulunur. Güzel yazılmış bir yazıyı okumak, sönüp gitmiş
bir varlığın fotoğrafına bakmak gibidir. Daha doğrusu, donup kalmış, sessiz bir fotoğraf değil konuşan, düşündüklerini anlatan canlı ve sesli bir sinema. Onun içindir ki yazı, birçok olamazlıkları olur yapmıştır. Ölü
dirilmez, yüz kuruşa Amerika'ya gidilmez, her büyük adam bizimle konuşmaz. Bu böyledir de en büyük
yazıcıların herhangi bir kitabı pek güzel yüz kuruşa alınır ve bu büyük düşünücü ile baş başa on gün, yirmi
gün, bir ay oturup konuşabilirsin. İnsanlık içinde, güneş gibi ışığı kendinden çıkan zekâlara yaklaşmak,
biraz yanmak olsa bile, pek çok aydınlanmaktır. Onları anlamak, dediklerini kavramak için dimağ dediğimiz
düşünme makinesini işletmek ve onu yormak lazımdır. Hangi varlık yorulmadan işler ve yanmadan parlar?
Güneşin kendi bile sonsuz karanlıklara ışıklarını verebilmek için bir ateş kazanı gibi durmadan kaynamıyor
mu?
Eski Yunan'ın büyük filozofu Sokrat, hiç yazmadı.
Eğer yetiş-tirdiği Platon da böyle yapsaydı Sokrat,baldıran ağusuyla değil yazı yazmamakla kendini öldürmüş
olurdu. Büyüklerin ne düşün-düklerini öğrenmek için onların yazılarını okumak, öğretmenlerimizin
sayısını çoğaltmaktadır. Okulda insanın olsa olsa on hocası olur. Hâlbuki kitap okuyan için her özlü yazıcı
bir değerli öğretmendir. İyi bilmeliyiz ki okuduğumuz her satır, kafamızın
içinde, yeni bir düşünce âlemi yaratır. Ya eski düşüncelerimizi yerinden oyna-tarak onları canlandırır ya
yeni bir düşünce ile varımızı artırır. Kitap, en gerçek bir dosttur. Dalgınlığa vurmadan okunan güzel bir kitaptan
sonra tıpkı çok sevdiğimiz bir arkadaşla konuşmaktanaldığımız tadı duyarız.
Bir an kendinizi tek başınıza bir odaya kapatılmış olarak düşünün. Biraz ekmek ve su bulduktan sonra ilk arayacağınız şey dilinizden anlayan, konuşacak bir insandır, değil mi? Bu his, içinde yaşadığınız toplumdan uzak kalmanın verdiği manevi açlığınızın giderlmesini istemekten ve başka insanlarla olan bağınızın koparılması kaygısından başka ne ifade eder?
Yalnızlıktan, dost ve arkadaş yokluğunun yerini ancak kitap tutabilir. Bulabildiğiniz kitabı yazan, sizin bu tek başına kaldığınız anda konuşabileceğiniz tek arkadaş değil midi?
Yazık okumaya alışmamamış, onun tadını almamaış olanlara. Onlar, ıssız bir âlemde, yapayalnız yaşayan mahkumlardır.
Hasan Ali YÜCEL
YAZAR HAKKINDA BİLGİ İÇİN TIKLA..
www.dersturkce.com
2024